Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.
Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.
Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyahatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.
Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.
Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları sunlardır :
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları sunlardır :
Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.
Çukurova, Gaziantep, Kahramanmaraş Şanlıurfa savunmaları (1919- 1921)
I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.
23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu.
Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihandabarış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı.
Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı.
Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:
1. Siyasal Devrimler:
Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
2. Toplumsal Devrimler
Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)
3. Hukuk Devrimi :
Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)
4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
Güzel sanatlarda yenilikler
5. Ekonomi Alanında Devrimler:
Aşârın kaldırılması
Çiftçinin özendirilmesi
Örnek çiftliklerin kurulması
Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması
Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.
15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.
Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.
1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı.Fransızca ve Almanca biliyordu.
ATATÜRK'ÜN SON YILLARI VE ÖLÜMÜ
Atatürk'ün ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında Yalova'da bulunduğu sırada, ciddî olarak hastalandı. Buradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara'ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu. Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana'ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiği millî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs'ta Ankara'ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul'a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu.
Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul'a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938'de Hatay Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi Atatürk'ü çok sevindirip moralini düzeltti. Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O'nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı. Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat, çok arzuladığı hâlde, Ankara'ya gelip cumhuriyetin on beşinci yıl dönümü törenlerine katılamadı.
29 Ekim 1938'de kahraman Türk Ordusu'na yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu. "Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!" sözü ile Türk Ordusu'nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda "Türk vatanının ve Türk'lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır" diyerek Türk Ordusu'na olan güvenini belirtmiştir.
Atatürk 1 Kasım 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celâl Bayar okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi'nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi'nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu'nun uygulamaya konulmasından duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk, ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı.
Atatürk'ün hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk'ün kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu. Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler. 16 Kasım günü Atatürk'ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonunda katafalka konuldu.
Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti. Cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyi İzmit'e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara'ya getirilmek üzere hareket edildi.
Atatürk'ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk'ün tabutu katafalkta alınarak. Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre kondu. Türk milleti daha sonra, bu büyük insana lâyık, Ankara Rasattepe'de bir Anıtkabir yaptırdı. 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesinden alınan Atatürk'ün naaşı Anıtkabir'e getirildi. Burada yurdun her ilinden getirilmiş olan vatan topraklan ile hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi.
ATATÜRK 'ÜN İLKELERİ
Cumhuriyetçilik:
Batı dillerinde cumhuriyetin karşılığı, ulusun kendisini yönelmesidir. Cumhuriyete hayat veren damarların başında ise demokrasi geliyor. Gerçek cumhuriyet rejimlerinde sistemin demokrasi ile olan ilişkisi çok önemlidir. Çünkü iç ve dış tehlikelere karşı cumhuriyet kendisini, demokrasinin gerekleri içinde koruyacaktır. Bunun dışına çıkılırsa; demokrasi ile cumhuriyet arasında kopukluk başlar. Eğer böyle olursa en büyük zararı cumhuriyetin yine kendisi görecektir. Demokrasiyi benimsemiş siyasî rejimlerde, özgürlüklerin kullanılma alanları demokrasinin kuralları ile sınırlandırılmıştır. Cumhuriyet rejiminde kimsenin sınırsız hak ve hukuku yoktur. Çünkü demokrasilerde; kişilerin, dolayısıyla, toplumların özgürlükleri, hukuk yolu ile güvence altına alınmıştır. Bunların sınırları da adaletin kalemi ile çizilmiştir.
29 Ekim 1923'te ilân edilen cumhuriyetin alt yapısını Atatürk aşama aşama nasıl hazırlamıştı? Cumhuriyet, lâik bir sistem üzerinde kurulacaktı. Yani cumhuriyet idaresinde ne halifeye ne de onun kalıntılarına yer vardı.
Cumhuriyeti adaletli bir hukuk sistemi koruyacaktı. Cumhuriyetin genç kuşakları çağ dışı kişiler tarafından değil, bağımsızlık ve hürriyetin değerini bilen öğretmenler tarafından yetiştirilecekti. İmparatorluktan kalan mantık dışı ne varsa hepsi kaldırılacak, cumhuriyetin temelini ilim oluşturacaktı.
Bilgisiz ve bilinçsiz bir halk topluluğunun ulus olma hakkına sahip olamayacağını vurgulayan Atatürk, ulusun bilinçlendiği oranda hak ve hukukuna sahip çıkacağını biliyordu. Bu nedenle eğitim ve kültüre çok önem vermiştir. O'nun, bir bakıma kültürü, cumhuriyetin temellerinden biri olarak görmesindeki neden budur.
Atatürk, cumhuriyetçilik ilkesiyle ilgili görüşlerini birçok kez dile getirmiştir:
"Türk Milleti, halk idaresi olan cumhuriyetle idare olunur." (Afet İnan-Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazılan sh. 352)
"Türk Milleti'nin yaradılışına ve karakterine uygun idare, cumhuriyet idaresidir. Bu günkü Hükümetimiz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümetidir ki, onun adı cumhuriyettir. Artık hükümet ve millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Yönetim halk, halk yönetim demektir." (Söylev ve Demeçler C.III. sh. 75, C. II sh. 230)
"Demokrasi prensibi, egemenliği kullanan araç ne olursa olsun, esas olarak milletin egemenliğine sahip olmasını ve sahip kalmasını gerektirir. Bizim bildiğimiz demokrasi siyasaldır. Onun hedefi, milletin idare edenler üzerindeki kontrolü sayesinde siyasal özgürlük sağlamaktır." (Afet İnan-M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, sh. 71,73)
Halkçılık:
Devrim tarihimizde önemli bir yeri olan 1924 ve 1961 Anayasalarında da yer alan halkçılık ilkesi, demokrasinin temelini oluşturmaktadır. Bu ilkenin ana özelliği ülke yönetiminin halkın elinde bulunmasıdır.
Egemenlik bir zümre ya da ailenin elinde bulunmaz, halkın seçimle iş başına getirdiği kişiler, ülkeyi yönetir.
Halkçılık;
1.)Ülke yönetiminin demokratikliği,
2.)Birey ve sınıflara ayrıcalık tanınmaması, gibi öğelerden oluşmakta.
Eğitim yoluyla aydınlanmış halk, ulusal egemenliğin güçlenmesi ve demokrasimizin yaşamasında tek ve gerçek güvencedir.
Halkçılık, Atatürk'ün önemle üstünde durduğu bir ilkeydi. Bu önemi açıklamalardan anlıyoruz:
"Halkçılık demek, devletin bütün kudret ve egemenliğinin halktan geldiğini, Türk camiası içinde, fert, aile ve sınıf ayrıcalığı bulunmadığını, kanun önünde herkesin eşit olduğunu İfade etmek demektir. Bu formül demokrasinin ifadesidir." (A. Rıza Türel-İzmir Barosu Dergisi Sayı 8, sh. 413)
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir." (Afet İnan-Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazıları sh. 351) "Türkiye halkı, ırkça, dince ve kültürce ortak, birbirlerine karşılıklı hürmet ve fedakârlık hisleriyle dolu, kaderleri ve menfaatleri müşterek olan sosyal bir toplumdur." (Söylev ve Demeçler C. I. sh. 221)
"Bence, bizim Milletimiz, birbirinden çok farklı çıkarları olan ve bu itibarla birbirleriyle mücadele halinde buluna gelen çeşitli sınıflara malik değildir. Mevcut sınıflar birbirinin tamamlayıcısı niteliğindedir." (Söylev ve Demeçler C.II. sh. 82)
Laiklik:
"Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" şeklinde özetlediğimiz lâiklik ilkesi, Türk Devriminin vazgeçilmez bir unsurudur. Demokratik olmanın da gereği...
Atatürk'e göre din, insanların vicdanlarında yer alması gereken kutsal bir kavramdır. Bu düşünceden yola çıkan Gazi 31 Ocak 1923'de şu sözleri söylüyordu:
"Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması gereklidir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur."
Genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sağlam temeller üzerine oturtulabilmesi için, ilk önce devletin kurum ve kuruluşlarının laikleştirilmesi gerekiyordu.
DEVLETİN LÂİKLEŞTİRİLMESİ
1.)Samsun’a çıkış. Amasya kararları, Erzurum, Sivas Kongreleri ile ulusun kendi kaderini kendisinin belirlemesi ilkesinin vurgulanması.
2.)23 Nisan 1920'de T.B.M.M.'nin açılması. "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" ilkesinin kurtuluşun ve kuruluşun simgesi olması.
3.)20 Ocak 1921 Anayasasının kabulü.
4.)1 Kasım 1921 Saltanatın kaldırılması.
5.)29 Ekim 1 923 Cumhuriyetin ilânı.
6.)3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılması.
7.)20 Nisan 1924 Anayasasının kabulü.
8.)10 Nisan 1928 Anayasadan Türkiye Devletinin "Dinî islâmdır" hükmünün çıkarılması.
9.) 5 Şubat 1937 Anayasada değişiklik yapılarak Türkiye Devletinin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı olduğu hükmünün Anayasaya konması.
HUKUKUN LÂİKLEŞTİRİLMESİ
1.)8 Nisan 1924 Şer'î mahkemelerinin kaldırılması.
2.)30 Kasım 1925 Tekke ve Zaviyelerin kapatılması
3.)17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanununun kabulü.
4.)22 Nisan 1926 Borçlar Kanununun hazırlanması.
5.)24 Kasım 1929 İcra, İflas Kanunlarının kabulü.
6.)15 Mayıs 1929 Deniz Ticaret Kanununun kabulü.
7.)5 Aralık 1934 Kadınlara Seçme ve Seçilme hakkının verilmesi.
EĞİTİMİN LAİKLEŞTİRİLMESİ
1.)3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat (Öğrenimin Birleştirilmesi) Kanunu
2.)5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Fakültesinin açılması.
3.)26 Aralık 1925 Uluslararası Takvim ve Saatin kabul edilmesi.
4.)24 Mayıs 1928 Lâtin rakamlarının kabulü.
5.)1 Kasım 1928 Lâtin alfabesinin kabulü.
6.)10 Haziran 1933 Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun’un kabulü.
7.)1 Ağustos 1933 Üniversiteler Kanununun çıkarılması, Darülfûnun'un kaldırılması. İstanbul Üniversitesinin kurulması.
KÜLTÜRÜN LÂİKLEŞTİRİLMESİ
Kültürde lâikleşmenin yollan aranırken elbette örf ve âdetlere bağlı kalınacaktı. Tarihten gelen hiçbir şey yok edilmeyecekti.
İşte bu düşünceden yola çıkılarak;
1.)30 Kasım 1925 tarihinde 677 sayılı Kanun ile Meclis tarikatları yasaklıyor, tekke, türbe ve zaviyeler kapatılıyordu.
2.)25 Aralık 1925 tarihinde de Meclis tarafından şeyhlik, seyyitlik, üfürükçülük, dervişlik, emirlik, falcılık, büyücülük, muskacılık gibi san ve sıfatların kullanılması ve bunlara ait özel kıyafetlerin giyilmesi yasaklanıyordu.
Atatürk'ün laiklikle ilgili görüşlerini Söylev ve Demeçlerinden aktarıyoruz.
“Mensubu olmakla mütmain (tatmin) ve mesut bulunduğumuz İslâmiyet dinini yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere bir politika aracı durumundan kurtarmak ve yüceltmenin kesin elzem olduğu gerçeğini gözlüyoruz. Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdâni kanaatlanmızı, karışık ve dönek olan her türlü çıkar ve tutkusuna sahne olan politikacılardan ve politikanın bütün organlarından bir an evvel ve kesinlikle kurtarmak, milletin dünyevî ve uhrevî (ahretle ilgili) saadetinin emrettiği bir zorunluktur." (Söylev ve Demeçler C. I. sh. 330)
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz biri milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddî menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz." (Kılıç Ali-Alatürk'ün Hususiyetleri, sh. 116)
"Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar." (Söylev ve Demeçler C. III. sh. 76)
Devrimcilik:
Devrimcilik ilkesi, Atatürk İlkeleri arasında; eylem ve atılım gibi kavramları içerisine alan tek ilkedir.
Atatürk, Büyük Söylevinin sonunda:
"Bu açıklamalarımla ulusal yaşamı sona ermiş varsayılan büyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını ve bilim ve tekniğin en son esaslarına dayalı ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım," diyerek çağdaş devlet kavramıyla devrimcilik ilkesinin şaşmaz işaretini veriyordu.
Çağdaş devlet kuran bir ulusun, çağ dışı niteliklerden kurtulması gerekirdi. İşte, Türk ulusunun, çağdışı niteliklerden kurtulmak, çağdaşlaşmak için giriştiği atılımların tümü devrimcilik ilkesinin kapsamı içine girer.
Devrimcilik, Atatürk İlkelerinin hemen hemen tümüyle birleşir. Bütün bu ilkelerin ya neden ya sonuç olarak devrimcilikle sıkı bir ilintisi vardır. Bu bakımdan devrimcilik, Atatürk İlkelerinin tümünü gerçekleştirmeye, korumaya ve yaşatmaya kesin kararlılıktır. Devrimleriyle yolumuzu aydınlatan Atatürk'ün bu konudaki görüşleri şöyle:
"Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlam ve biçimi ile uygar bir toplum haline getirmektir. İnkılâbımızın asıl hedefi budur. Bu gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur. Şimdiye kadar milletin beynini paslandıran, uyuşturan ve bu zihniyette bulunanlar olmuştur. Herhalde zihniyetlerde mevcut hurafeler tamamıyla kovulacaktır. Onlar çıkarılmadıkça beyinlere gerçeğin ışıklarını sokmak imkânsızdır." (Söylev ve Demeçler C. II. sh. 69)
"... Mes'ut inkılâbımızın aleyhinde düşünce ve duygu taşıyanları aydınlatıp, doğru yolu göstermek, aydınlara düşen millî görevlerin en önemlisi ve birincisidir." (Söylev ve Demeçler C. II. sh. 69) "
"...Memleket davalarının ideolojisini, inkılâplarımız yönünden anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yaşatacak kişi ve kurumları yaratmak lâzımdır." (Söylev ve Demeçler C. I. sh. 386)
Milliyetçilik:
Milliyetçilik ilkesi ulusal savaşımızın çıkış noktasını oluşturmuş ve tüm tutsak ulusların kurtuluş hareketlerine ışık tutmuştur. Fransız Devriminden sonra dünyaya yayılan özgürlük düşüncesinin tarihsel gelişimi içinde her ulusun kendi kaderini çizme inancının doğal bir sonucudur bu ilke. Türk halkının ümmet olmaktan kurtulup ulus haline gelmesi, Atatürk sayesinde olmuştur. Atatürk'ün ulusuna inancı sonsuzdu. Ulusu ulus yapan öğelerin başında ise, ortak değerler gelir. Milliyetçilik sözcüğü, bu değerleri de içine almakta. O, devrim ve ilkelerinin, ulusa rağmen değil, ulusla birlikte yaşayacağını biliyordu. Bu nedenle yeniliklerin ancak ve ancak ulus tarafından benimsenmesi ile sonsuza kadar yaşayacağı inancındaydı.
Zaten bugün, Atatürk İlkeleri arasında yer alan milliyetçilik, çağdaş anlamıyla; siyasetin ekonominin ve kültürün içinde yerini almıştır.
"Türk milliyetçiliği, bütün çağdaş milletlerle bir ahenkte yürümekle beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini korumayı esas sayar. Bu nedenle millî olmayan akımların memlekete girmesini ve yayılmasını isteriz." (Ş. Süreyya Aydemir-Tek Adam C. III. sh. 450)
"Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz, Türk milliyetçi siyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa o topluma dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur." (Afet İnan-M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım sh. 88)
"Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır." (M. Kemal Kop-Atatürk Diyarbakır'da sh. 4)
Devletçilik:
Anayasamızda yer alan devletçilik ilkesi; toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmada devletin üstlenmesi gereken görevleri açıklar. Genel anlamı ile, özel girişimin yetki ve gücü dışında kalan ekonomik kalkınma ve örgütlenmeyi gerçekleştirme ilkesidir.
Genel olarak devletin iki ödevi vardır;
a)Ülke içinde güvenliği ve adaleti sağlayarak, yurttaşların özgürlüğünü ve güvenliğini korumak.
b)Savunma için her an hazır bulunmak ve başka çare kalmazsa ülkeyi silâhla savunmaktır.
Bunlardan başka devletin, bayındırlık, eğitim, kültür, sağlık, tarım, ticaret ve sanayiye ilişkin ekonomik etkinliklerde de görevleri bulunmaktadır.
Atatürk, devletçiliği şöyle açıklar:
"Bizim takip ettiğimiz devletçilik, bireysel çalışmayı ve gayreti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi bayındırlaştırabilmek için, milletin genel ve yüksek çıkarlarının gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik sahada devleti fiilen ilgili kılmak mümkün esaslarımızdandır."
Devletçilikle ilgili dile getirdiği diğer ifadeler ise şöyledir:
"Bizim izlemeyi uygun gördüğümüz devletçilik prensibi bütün üretim ve dağıtım araçlarını fertlerden alarak milleti büsbütün başka esaslar içinde düzenlemek amacını güden, özel ve kişisel ekonomik teşebbüse ve faaliyete meydan bırakmayan sosyalizm prensibine dayalı kolektivizm, komünizm gibi bir sistem değildir. Özet olarak bizim güttüğümüz "devletçilik" ferdi çalışma ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha, memleketi bayındırlığa eriştirmek için, milletin genel ve yüksek menfaatlerinin gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik alanda, devleti fiilen ilgilendirmektir."
“… Devletin siyasal ve düşünsel hususlarda olduğu gibi bazı iktisadi işlerde de düzenleyici rolü prensip olarak kabul edilmelidir. Buradaki güçlük; devlet ile ferdin karşılıklı faaliyet alanlarını ayırmaktır. Devletin faaliyet sınırını çizmek ve dayanacağı kuralları tespit etmek, diğer yandan da vatandaşın ferdi teşebbüs ve faaliyet özgürlüğünü kısıtlamak, devleti yönetmekle yetkili kılınanların düşünüp tayin etmesi gereken bir meseledir. Prensip olarak devlet, ferdin yerine geçmemelidir. Fakat, ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır. Bir de ferdin kişisel faaliyeti, ekonomik gelişmenin esas kaynağı olarak kalmalıdır. Fertlerin gelişmesine engel olmamak, onların her bakımdan olduğu gibi özellikle ekonomik alandaki özgürlük ve teşebbüsleri önünde, devletin kendi faaliyeti ile bir engel vücuda getirmemesi, demokrasi prensibinin önemli esasıdır. O halde diyebiliriz ki, ferdî teşebbüs gelişmesinin bir engel karşısında kalmaya başladığı nokta, devlet faaliyetinin sınırını teşkil eder. Bu bakımdan genellikle belli zaman ve alanda sürekli bir özel nitelik gösteren ekonomik bir işi, devlet üzerine alabilir."
ATATÜRK'ÜN DEVRİMLERİ
Atatürk askeri bir dahi ve karizmatik bir lider olduğu gibi, aynı zamanda büyük bir devrimciydi. O dönemlerde, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi ve kültürel açıdan gelişmiş toplumların aktif bir üyesi olabilmesi için, modernize edilmesi çok önemli idi. Mustafa Kemal ülkesindeki yaşamı modernize etmiştir. Atatürk 1924 ile 1938 yılları arasında, insanlarının kurtuluşları ve hayatta kalabilmeleri için yaşamsal öneme sahip olan devrimleri hayata geçirmiştir. Tüm bu devrimler, Türk halkı tarafından büyük bir coşku ile karşılanmıştı.
Harf Devrimi
Atatürk'ün gerçekleştirmiş olduğu en önemli devrimlerden birisi, Arap alfabesinin kaldırılması ve Latin alfabesinin kabul edilmesi olmuştur. 3 Kasım 1928 tarihinde, yeni Türk Alfabesi kabul edilmiştir.
Kıyafet Devrimi
Kıyafet devrimi ile birlikte, kadınlar çarşaf giymekten vazgeçerek, modern kadın elbiseleri giymeye başladılar. Erkekler ise fes yerine şapka giymeye başladılar.
Hukuk Sisteminin Laikleştirilmesi
1920 yılında kurulmuş olan yeni Türkiye Devletinin yeni bir hukuk sistemine ihtiyacı vardı. Atatürk, Şeriat Kanununun yerine İsviçre Medeni Kanununu getirmiş, o dönemde geçerli olan ceza yasasının yerine ise İtalyan Ceza Yasasını getirmiştir. Türk Hukuk Sistemi ise tüm çağdaş gereksinimler Çerçevesinde modernize edilmiştir.
Öğrenimin Laikleştirilmesi
9. Yüzyıl başlarına dek, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde çeşitli eğitim sistemleri uygulanmaktaydı. Atatürk İslami eğitim veren medrese sisteminin yeni toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceğini gördü. Bu nedenle, batı modellerine benzeyen yeni bir eğitim sisteminin oluşturulması gerekliydi. Böylece, mevcut sistem değiştirilerek 1933 yılında bir üniversite reformu gerçekleştirilmiştir.
Kadınlara Sağlanan Medeni Haklar
Atatürk Devrimleri ile birlikte, yüzyıllar boyunca ihmal edilmiş olan Türk kadınına yeni haklar tanınmıştır. Böylece kabul edilmiş olan medeni kanun gereğince bundan böyle kadınlar da erkeklere tanınan haklara sahip olacaklar, resmi görevlere atanabilecekler, oy verme ve Millet Meclisine seçilebilme hakkına sahip olabileceklerdir. Tek eşlilik ilkesi ve kadınlara tanınan eşit haklar, Türk toplumuna bir canlılık kazandırmıştır.
Atatürk'ün Türk Tarihi ile ilgili Çalışmaları
Kültürel alanda bir tür milliyetçilik anlamındaki yazı devrimi sonrasında, Atatürk tarih konusuna ağırlık verdi ve 1931 yılında Türk Tarih Kurumunu kurdu. Burada, Türkiye Tarihi kapsamlı bir şekilde incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Bunların dışında, Yeni Takvim, Ağırlıklar ve Ölçüler, Tatiller ve Soyadı Kanunu gibi diğer birçok devrimler de gerçekleştirilmiştir. Bu konudaki bazı örnekler arasında 1924 Hafta sonu Yasası, 1925 Uluslararası Zaman ve Takvim Sistemi, 1926 Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu, 1933 Ölçü Sistemleri ve 1934 Soyadı Yasası sayılabilir. 1932 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen yasa gereğince Türkler soyadı aldılar ve Milletin liderine de "Türklerin Babası" anlamına gelen Atatürk soyadı verildi.
BASINDA ATATÜRK
BASINDA ATATÜRK
Dış Basında Atatürk
Çağımızın en büyük liderlerinden biriydi.Türkiye'nin,dünyanın en ileri ülkeleri arasında hakettiği yeri almasını sağlamıştır.
General Mc.Artur (A.B.D 1938)
Atatürk,yalnız Türkiye'nin değil bütün Doğu'nun Ata'sı idi.
Altes Veli Han(Afganistan,1938)
Atatürk,kişilik ve yeteneğin dev gibi bir simgesiydi.
National Tidense Gazetesi(Danimarka,1938)
Çökmüş bir ülkeye geçmişin tarihsel değerini geri veren Atatürk olmuştur.
Massagero Gazetesi (İtalya 1938)
Atatürk,tarihte ülkesinin en büyük adamlarından biri olarak kalacaktır.
Le Morgen Bladet Gazetesi
Atatürk Türkiye'yi utanma ve çöküntüye uğramaktan kurtardı.
Gazete Polka(Polonya 1938)
Atatürk'ün ölümü yalnız Türk Ulusu için değil,O'nun örneğine çok muhtaç olan bütün doğu ulusları için de büyük kayıptır.
Eleyyam Gazetesi(Suriye 1938)
Atatürk'ün ölümü gerek Türkiye için gerekse bütün dostları için derinliği ölçülmez bir kayıptır.
İzvestia Gazetesi(Rusya)
İÇ BASINDAN ATATÜRK
Eşsiz Kahraman Atatürk,vatan sana minnettardır.
İsmet İnönü Cumhurbaşkanı
Çoktan, pek çoktan beri bu millet bir oğlunun kişiliğinde böylesine kendini bulmamıştı.
Yahya Kemal Beyatlı
Atatürk düşünceleriyle bitmeyen insandır.
Orhan Seyfi Orhon
Gerçeğe giden bütün yollar O'nda birleşiyor.O'nda tamamlanıyoruz.O'na sırtını çeviren çeviren düşünce bizden değildir.
Cahit Tanrıyol
Atatürk,dinamik bir ruha sahiptir.O'na tutunan insan olduğu yerde kalmaz. Atatürk,geliştirici ve genişletici bir düşünceye sahiptir.O'nun arkasından gidenler geride kalmaz.
Cemal Gürsel
O'na "Ordu yok"dediler "Yapılır"dedi;"para yok"dediler."Bulunur"dedi;"Düşman çok"dediler, "yenilir!" dedi ve bütün dedikleri oldu.
ATATÜRK'ÜN BAZI ANILARI
YURDUMUN TOPRAĞI TEMİZDİR
Kral Edvard İstanbul'a geldiği zaman,yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayına yanaştı.
Atatürk rıhtımda onu bekliyordu.Deniz dalgalıydı.Kralın bindiği motor,inip çıkıyordu.
İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada,eli yere değerek tozlandı.
O sırada Atatürk elini uzatmış bulunuyordu.
Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istediği zaman Atatürk:
-Yurdumun toprağı temizdir,o elinizi kirletmez,diyerek Kralı elinden tutup rıhtıma çıkardı.
DEVRİM BİR ANDA OLUR YA DA OLMAZ
Atatürk yazı devrimini gerçekleştirmişti.
Yaşlı,genç,kadın,erkek tüm yurttaşlar yeni harfleri öğrenmek için gece gündüz kurslara gidiyorlardı.
Devrimi izleyen iki yıl içinde bir buçuk milyon vatandaş okur yazar olmuştu.
Yazı devriminin en dikkate değer yanı,Atatürk'ün bu devrimin yerleşmesinde en ufak bir ihmali bile kabul etmemiş olmasıdır.
Örneğin bazı kimseler kendisine:
-Paşam,ilkokulların ilk sınıflarından itibaren yeni harflerle öğretime başlayalım.
O kuşakla birlikte ortaokulu,liseyi ve üniversiteyi izletelim,diyorlardı.
Atatürk bu görüş ve düşüncelerin hiçbirisine yanaşmadı. -Devrim ya bir anda olur,yada hiç olmaz,dedi.
YAPACAKLARIMDAN SÖZ EDİN
Bir soruşturma dolayısıyla,Atatürk'ün başardığı işlerden Vasıf Çınar söz açmıştı.
Kendisine Sordu:
-Sizin en büyük eseriniz hangisidir?
Atatürk'ün kısa cevabı şu olmuştu:
-Benim yaptığım işler,biri ötekine bağlı gerekli olan işlerdir.Fakat,bana yaptıklarımdan değil,
Yapacaklarımdan söz edin.
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK
Yazı devriminden sonra(1928),Atatürk'ün kara tahta başındaki resmi görülünce,O'na "başöğretmen" denilmeye başlanmıştı.
Aslında,adlandırmada geç kalınmıştı.
Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra,bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:
-Yurdu kurtardınız.Şimdi ne yapmak istrerdiniz?
Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
-Milli Eğitim Bakanı olarak Türk Kültürünü Yükseltmeye çalışmak,en büyük amacımdır.
Ondan sonra Atatürk nerede görünse,mutlaka orada bir okula girer,öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.
Birgün Atatürk'ün yolu köy okuluna düştü.Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
Atatürk sınıfa girince,öğretmen kürsüsünü terk etti.
Atatürk:
-Hayır,yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz,dedi.Eğer izin verirseniz,bizde sizden faydalanmak isteriz.Sınıfa girdiği zaman,Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.
I. DÜNYA SAVAŞI (1914-1918) NEDENLERİ ve SONUÇLARI
Nedenleri :
** Sanayi inkılabı sonucunda devletler arasında Pazar ve hammadde arayışından doğan sömürgecilik yarışı ve ekonomik rekabet
** Ekonomik yarışın devletler arası bloklaşmalara sebep olması
** Almanya ile Fransa arasında Alsac-e Lorainne (Alsas Loren) bölgesinden doğan çekişme
** Rusya ile Avusturya -Macaristan İmparatorluğu arasında Ruslar’ın panislavizm politikasından doğan gerginlik
** Rusların Osmanlı toprakları üzerindeki emelleri ve sıcak denizlere inme politikası
** Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Bosna Hersek'i ilhalkının Sırbistan ile arasında meydana getirdiği gerginlik
** Avusturya - Macaristan İmparatorluğu veliahtının Bosna Hersek'i ziyaretinde bir sırp tarafından öldürülmesi
SAVAŞIN BAŞLAMASI VE GELİŞMESİ :
Avusturya ile Sırbistan arasında başlayan savaş, Almanya, Rusya, Fransa ve İngilterenin de savaşa katılmasıyla bir dünya savaşına dönüşmüştür.
(Bağlaşma) İttifak Devletleri : Almanya, Avusturya - Macaristan İmparatorluğu, İtalya (savaş başlayınca taraf değiştirmiştir.) Savaş başlayınca Osmanlı ve Bulgaristan da katılmışlardır.
(Anlaşma) İttifak Devletleri : İngiltere, Fransa, Rusya savaş başlayınca Romanya, İtalya, Portekiz, Japonya, A.B.D., Yunanistan, Sırbistan da katılmıştır.
Osmanlı Devletinin Savaşa Girme ve İttifak Devletlerini Tercih Sebepleri :
* Başta Balkanlar olmak üzere kaybedilen toprakları geri alma düşüncesi.
* Turan idealini gerçekleştirme düşüncesi.
* Almanya’nın savaşı kazanacağına kesin gözüyle bakılması
* Yalnızlık politikasından kurtulmak istemesi
* Kapitülasyonlar ve Duyun-u Umumiye'den dolay İngiltere ve Fransa’nın ekonomik baskısı altında bulunması
* İttihatçı subaylarda Alman hayranlığı olması
* İngiltere'nin önünden kaçan Goben ve Breslav adlı iki Alman gemisinin Yavuz ve Midilli adı verilerek satın alındığının ilan edilmesi, Karadeniz'e geçen bu gemilerin Rusların, Sivastopol ve Odesa limanlarını bombalaması.
Almanların Osmanlıları Savaşa Çekmekteki Amaçları :
* Yeni cepheler açmak, kendi yüklerini hafifletmek
* Osmanlının jeopolitik konumu
* Halifenin nüfuzundan faydalanmak (Cihad ilanı)
* Petrol bölgelerini kontrol altında tutmak
* İngilizlerin sömürgeleri ile irtibatını kesmek
* Osmanlının mevcut asker potansiyelinden faydalanmak
* Boğazların kontrol altında tutulmasıyla Rusyaya yardım yapılmasını engellemek
I. DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA BÜYÜK DEVLETLERİN DURUMU
İtalyanın Durumu : Savaş öncesi gruplaşmalarda Almanya’nın yanında yar alan İtalya, savaş başlayınca tarafsız kalmıştı. 12 Ada ve Güneybatı Anadolunun vaad edilmesiyle İtilaf Devletleri yanında savaşa katılmış, sonra Batı Anadolu da vaadedilmiştir.
Bulgaristanın Durumu : II. Balkan savaşında kaybettiği toprakları geri almak isteyen Bulgaristan Çanakkale Savaşından sonra Osmanlı yanında savaşa girmiştir. Böylece Osmanlı-Alman kara bağlantısı sağlanmıştır.
Rusyanın Durumu : Rusya yardım alamayınca zor durumda kalmış, 1917'de Bolşevik İhtilaliyle Çarlık Rusyası yıkılmış Sovyet Rusya kurulmuştur. Sovyet Rusya 3 Mart 1918 Brest - Litowsk Antlaşmasıyla savaştan çekilmiştir.
ABDnin Durumu : Savaşta uzun süre tarafsızlığını koruyan ABD, ticaret ve yolcu gemilerinin Alman denizaltıları tarafından batırılması sonucu savaşa katılmıştır. ABDnin katılmasıyla savaş kısa sürede sona ermiştir.
Not : Yunanistan savaşa en son katılan devlettir.
OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞTIĞI CEPHELER
** Kendi toprakları üzerindeki cepheler :
Taarruz Cepheleri :
* Kafkas
* Kanal
Savunma Cepheleri :
* Çanakkale
* Irak
* Suriye -Filistin
* Hicaz - Yemen
** Müttefiklerine yardım için savaştığı cepheler :
* Romanya
* Makedonya
* Galiçya
Kafkas Cephesi : Doğu Anadolunun Rusların eline geçmesini engellemek, daha öce kaybedilen toprakları geri almak, Kafkasları ele geçirerek Turan İdealini gerçekleştirmek amaçlanmıştır.
Osmanlı Devleti soğuk, hastalık ve açlık karşısında yaklaşık 100.000 şehit vermiştir. Ruslar ilerleyerek Muş, Bitlis, Van, Erzurum ve Trabzona kadar Doğu Anadoluyu ele geçirmiş, Mustafa Kemal, Muş ve Bitlisi bizzat kurtarmıştır. 3 Mart 1918 Brest-Litowsk Antlaşması ile bu bölgeler, hatta 1878 Berlin Antlaşmasıyla kaybedilen Kars, Ardahan ve Batum da geri alınmış, Kafkas cephesi kapanmıştır.
Not : Karışıklık çıkaran Ermeniler, 1915 Tehcir Kanunu ile Suriye taraflarında iskan ettirilmiştir.
Kanal Cephesi : İngilterenin sömürgeleri ile irtibatını kesmek için Almanlarla beraber Süveyş Kanalına iki kez çıkarma yapılmışsa da başarılı olunamamıştır.
Not : İngiltere tepki olarak Çanakkale ve Irak cephelerini açmıştır.
Çanakkale Cephesi (18 Mart 1915) :
Cephenin Açılma Sebepleri :
* Rusyaya yardım etmek
* Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmak
* Boğazları ve İstanbulu ele geçirerek jeopolitik açıdan avantaj elde etmek
* Balkan devletlerini kendi yanlarında savaşa çekerek yeni cepheler açmak.
* Savaşı kısa sürede sona erdirmek.
Sonuçları :
* Nusret mayın gemisinin başarılı çalışmaları, Türk askerinin kahramanlığı ve topçuların isabetli atışları karşısında İtilaf devletleri gerek denizde gerekse karada mağlup olmuşlardır.
* Savaş en az 2 yıl daha uzamıştır.
* Bulgaristan Osmanlı Devletinin yanında savaşa girmiştir.
* İngiltere ve Fransa’nın itibarı sarsılmıştır.
* Gizli antlaşmalar gündeme gelmiştir. (Rusya’nın isteği üzerine)
* Rusyaya yardım yapılamayınca Çarlık Rejimi zor duruma düşmüş ve 1917 Bolşevik ihtilaline zemin hazırlamıştır.
* Mustafa Kemal'in Anafartalar, Conkbayırı, Arıburnu ve Kireçtepe'de elde ettiği başarıları, Milli Mücadele'ye lider olmasını sağlamıştır.
2. DÜNYA SAVASI NEDENLERİ VE SONUÇLARI
2. DÜNYA SAVASI NEDENLERİ VE SONUÇLARI
II. Dünya Savaşı‘nın Nedenleri
1.I. Dünya Savaşı’nda yenilen devletlerle ekonomik, siyasi, askerî ve hukuki alanlarda ağır şartlar içeren antlaşmalar imzalandı. Bu durum Almanya’da hoşnutsuzluğa ve dolayısıyla II. Dünya Savaşı’na neden oldu.
2. I. Dünya Savaşı’ndan sonra sınırların çizilmesinde milliyetçilik anlayışına dikkat edilmedi. Bu nedenle etnik çatışmalar ve sınır sorunları ortaya çıktı.
3. İtalya Birinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkmasına rağmen amaçlarına ulaşamadı. İtilaf Devletleri tarafından ikinci sınıf bir devlet gibi davranılması İtalya’yı saldırgan bir devlet hâline getirdi. Yönetimi ele geçiren Mussolini’nin İtalya’yı büyük devlet yapmak istemesi, II. Dünya Savaşı’nın nedenlerinden biri oldu.
4. Uzak Doğu’da imparatorluk kurmaya çalışan Japonya, Avrupa Devletlerini Asya’dan çıkarmak istedi.
Savaşın Gelişimi
İtalya, Almanya ve Japonya aralarında anlaşarak “Üçlü Mihver” grubunu kurmuşlardır.
Almanya’da iktidara gelen nazi yönetimi, üstün Alman ırkı, düşüncesini savunmuş, Versay Barış Antlaşmasını tanımadığını ilan etmiş ve işgallere başlamıştır.
Avusturya ve Çekoslovakya Alman işgaline uğramıştır.
Mihver Grubuna karşı, İngiltere ve Fransa “Müttefik Devletler” grubunu kurmuşlardır. Bu gruba daha sonra Rusya ve ABD’de katılmıştır.
Almanya, Rusya ile tarafsızlık anlaşması imzalamış ve 1939 yılında Polonya’ya savaş açmıştır. İngiltere ve Fransa, Polonya’ya güvence vermişler, Polonya da Almanya’ya savaş ilan etmiş, böylece II. Dünya Savaşı başlamıştır.
Savaşın başlamasıyla Almanya işgal ettiği Polonya topraklarını Ruslarla paylaşmıştır.
Daha sonra Almanlar; Danimarka, Norveç, Hollanda ve Fransa’yı işgal etmiştir.
İtalya ise Arnavutluk’u işgal etmiş, Yunanistan’a saldırmış fakat başarılı olamamıştır.
Bunun üzerine Almanya, Balkanlara yönelmiş,Macaristan, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya’yıişgal etmiştir.
Almanların Balkanları tehdit etmesi üzerine Rusya, müttefik grubuna geçmiştir.
Japonların ABD’nin Pearl Harbour üssüne saldırması üzerine ABD de Müttefik Grubunda savaşa katılmıştır.
Savaşın Sona Ermesi
Almanya ve İtalya, ABD’nin Akdeniz çıkarması sonrasında geri çekilmek zorunda kalmıştır.
1944′de müttefiklerin Sicilya’ya asker çıkarmaları ve İtalya’ya geçmeleri üzerine İtalya teslim olmuştur(Mussolini Hükümeti düşmüştür.)
1944 Haziran’ında müttefikler Fransa’nın kuzey bölgelerine çıkarma yapmışlar ve Almanya sınırlarına ilerlemişlerdir.
Ruslar Almanları, Polonya ve Rusya’dan çıkarmaya başlamıştır.
Almanya 1945′te ateşkes istemiştir.
II. Dünya Savaşı Mihver Devletlerinin yenilgisiyle sona ermiştir.
Yalnız kalan Japonya, savaşa devam etmiş, Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atom bombası atılmasıyla teslim olmak zorunda kalmıştır.
II. DÜNYA SAVAŞI‘NIN SONUÇLARI
Savaşı demokrasiyi savunan devletler kazanmış ve Avrupa’da demokrasi rejimi yaygınlaşmıştır.Demokratik Avrupa devletleriyle birlikte hareket eden Türkiye’de de demokratik hayata geçilmiştir.
Sömürgecilik dönemi sona ermeye başlamış ve sömürge altındaki Hindistan, Mısır, Pakistan, Cezayir, Tunus ve Libya bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Milletler Cemiyeti’nin yerine, Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmuştur.
Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler gelişmiş, Türkiye Sovyet Rusya’dan uzaklaşarak ABD’ye yakınlaşmıştır.
Almanya ve İtalya’nın işgal ettiği Balkan ve Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya’nın denetiminde yeniden kurulmuştur. Rusya, komünist rejimini bu ülkelere taşımış, ABD ile birlikte dünyanın en büyük iki devleti haline gelmiştir.
.Almanya ikiye bölündü. Doğusunda Rusya, batısında ABD, Fransa, İngiltere denetim kurdular
(1990′da Almanya Devleti birleşmiştir.).
Dünya devletleri iki gruba ayrıldı. Sovyetler Birliği öncülüğünde Varşova Paktı, ABD öncülüğünde Nato kuruldu.
Dünya barışını korumak amacıyla Birleşmiş Milletler kuruldu (1948).
İngiltere ve ABD’nin desteğiyle Filistin’de İsrail devleti kuruldu (1948).
Türk – Amerikan ilişkileri gelişti.
Devletler arasındaki rekabet savaştan sonra da devam etti.
OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞU (1299)
Kayı boyuna ait Ertuğrul Gazi yönetimindeki aşiret Anadolu Selçukluları zamanında Ankara dolaylarına yerleştirilmişlerdi. Sonraki süreçte Osman Bey idaresindeki kayı Türkleri Eskişehir ve Söğüt çevresine yerleştiler.
Osman Gazi Karacahisar İnegöl Yenişehir ve Bilecik yörelerini fethedince çevredeki Bizans tekfurları ordu kurdular Bu ordu, Osman Gazi idaresindeki birlikler tarafından Koyunhisar (Bafeon) Savaşında yenilgiye uğratıldı (1302). Böylece Osmanlılar ilk zaferlerini kazandılar.
1.Karamanlıların kışkırtması nedeniyle Ankara'yı idrelerine alan Ahiler'den Ankara geri alındı.
2.Rumeli'de yapılan Sazlıdere Savaşı kazanıldı. Bundan sonra Edirne fethedildi (1363)
3.Papalık Edirne'nin fethine tepki olarak propoganda yaptı Bunun sonucu Balkanlı uluslar Haçlı Ordusu kurdular. Haçlılar Sırpsındığı Savaşında yenilgiye uğratıldı (1364).
1.I. Murat'ın kararı üzerine hükümdar oldu. Taht kavgasına gireceğinden şüphelendiği kardeşi Yakup'u öldürttü.
2.Karamanlılar dahil Batı Anadolu'daki beyliklere son verdi. Böylece büyük ölçüde siyasi birliği sağladı.
3.İstanbul'u ilk kez kuşattı. Bunun üzerine Batı Avrupa uluslarının katılımıyla büyük bir Haçlı ordusu kuruldu. Yıldırım Beyazıt bu orduyu Niğbolu Savaşında yendi (1396).
4.Yıldırım Beyazıt Bizans'ı ikinci kez kuşattı. Karadenizden Bizans'a gelecek yardımları önlemek için Anadolu Hisarını (Güzelce Hisarı) yaptırdı. Kuşatma sürerken Doğu Anadolu'da Timur tehlikesi belirdi. Bunun üzerine Bizans'la anlaşma yapılarak kuşatma kaldırıldı. Bu anlaşmaya göre:
a)Bizans yıllık vergi verecek.
b)İstanbulda bir müslüman Mahallesi kurulacak
c)Haliç'e bir Osmanlı birliği yerleştirilecek.
1.Bozulan devlet kurumlarını yeniden sağlamlaştırdı. Anadolu'da otoriteyi yeniden sağladı. Böylece devleti dağılmaktan kurtardı. Bu çalışmalarından dolayı Çelebi Mehmet devletin ikinci kurucusu sayılmıştır.
18. YÜZYIL PADİŞAHLARI
1. II. Mustafa (1695-1703) - IV. Mehmet'in oğlu
2. III. Ahmet (1703-1730) - IV. Mehmet'in oğlu
3. I. Mahmut (1730-1754) - II. Mustafa'nın oğlu
4. III. Osman (1754-1757) - II. Mustafa'nın oğlu
5. III. Mustafa (1757-1774) - III.Ahmet'in oğlu
6. I. Abdülhamit (1774-1789) - III.Ahmet'in oğlu
7. III. Selim (1789-1807) - III.Mustafa'nın oğlu
18. YÜZYILIN ÖZELLİKLERİ:
1)Osmanlı Devleti 18. yüzyıla ilk defa toprak kaybeden bir devlet olarak girdi (KARLOFÇA). Bu yüzden bu yüzyılın baslarında kaybettiği toprakları geri alma çabasına girdi.
2)Osmanlı Devleti 17. yüzyılda en çok AVUSTURYA ile savasmıstı. 18. yüzyılda ise en çok RUSYA ile savasacak.
3)Kanuni'den beri dostumuz olan Fransa 18. yüzyılın sonlarında(1798) Mısır'a saldırınca bu ülke ile iliskilerimiz bozulacak.
4)Bu yüzyılda Osmanlı Devleti'nin toprak kaybı hızlanacak, Avrupa'nın bilim ve tekniği alınmaya çalısılsa da yeterli olmayacak, sonuçta Osmanlı Devleti Avrupa'nın üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalacak.
III. AHMET DÖNEMİ (1703-1730)
Karlofça'da Kaybedilen Yerleri Kurtarma Çabaları:
1) PRUT SAVASI (1711)
Gelismeler:
Ruslar (Çar Deli Petro) denizlere inme politikasının sonucu olarak Baltık Denizi kıyıları için iSVEÇ ile savasmıs, Ruslara yenilen isveç kralı "DEMiRBAS SARL" Osmanlı Devletine sığınmıstı
Sebepler: a)- isveçlileri takip eden Rus kuvvetlerinin Osmanlı topraklarına girerek tahrip etmeleri,
b)Osmanlı Devletinin 1700 istanbul Antlasmasında Ruslara verdiği AZAK Kalesi'ni geri almak istemesi.
c)Rusya'nın Osmanlı Ortodokslarını ayaklanmaya tesvik etmesi.
Savas:
1711 yılında Baltacı Mehmet Pasa komutasındaki Osmanlı ordusu Rus ordusunu yendi.
Sonuç:
Prut Antlasması imzalandı.(1711)
Maddeleri:
1- Ruslar Azak Kalesini geri verecek ve istanbul'da elçi bulunduramayacaklardı.
2- isveç Kralı ülkesine rahatça geri dönebilecekti.
3- Ruslar Kırım ve Lehistan islerine karısmayacaklardı.
OSMANLI - VENEDİK VE AVUSTURYA SAVAŞLARI (1715-1718)
Osmanlıların 1711'de Ruslardan Azak Kalesini geri almaları Karlofça'da kaybettiği diğer yerleri de geri almaları umudunu güçlendirdi. 1715'de Osmanlı Devleti Mora'yı Venediklilerden geri almak için savası baslattı. Osmanlı Devleti'nin Venediklilere karsı basarılar kazanması üzerine sıranın kendisine geldiğini gören Avusturya'da savasa girdi.(1716) Ancak Osmanlı Devleti aynı basarıyı Avusturya'ya karsı gösteremedi.
SONUÇ: PASAROFÇA ANTLASMASI imzalandı.(1718)
Maddeleri:
1- Mora Osmanlılar'da kalacak.
2- Osmanlı Devleti Belgrat'ı ve Eflak'ın bir bölümünü Avusturya'ya verdi.
NOT: Osmanlı Devleti Pasarofça Antlasmasından sonra Avrupadaki olaylardan uzak kalarak bir barıs siyaseti izledi. 1718-1730 yılları arasındaki bu döneme LALE DEVRi denir.
LALE DEVRİ
1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlasmasından 1730 yılındaki "Patrona Halil isyanı"na kadar geçen döneme Lale Devri denir. Bu dönemin padisahı III. Ahmet, Sadrazamı Nevsehirli Damat ibrahim Pasa'dır.
LALE DEVRİNİN ÖZELLİKLERİ:
Bu dönemde Avrupa ile savas yasanmamıs, barıs içinde yasamak fikri ortaya çıkmıstır. Osmanlı Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi sehirlere elçiler göndermistir. Bu devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar sunlardır:
a) Matbaa kuruldu. (Sait Efendi ve ibrahim Müteferrika tarafından 1727'de İstanbul'da kuruldu. Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügatı'dır.)
b) Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü olusturuldu.
c) Yalova'da kağıt, istanbul'da kumas ve çini fabrikaları kuruldu.
d) Yeni Kütüphaneler açıldı. Doğu ve batı eserleri tercüme edildi.
e) Çiçek asısı yaygınlık kazandı.
f) Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı.
g) Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelisti.
LALE DEVRİNİN SONA ERMESİ:
Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken istanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yasam sürdürmeleri, eğlenceye düskünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu. Patrona Halil isimli bir yeniçeri bu durumdan memnun olmayanları yanına alarak isyan çıkardı. isyan sonucu Nevsehirli Damat ibrahim Pasa ve yakınları öldürüldü. Padisah III. Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
I. MAHMUT DÖNEMİ (1730-1754) :
OSMANLI - AVUSTURYA + RUSYA SAVAŞLARI :(1736-1739)
Sebep: Rusya ve Avusturya'nın Osmanlı'ya karsı ittifak kurmaları ve Rusların Azak kalesini ele geçirmeleri.
Savas: 1736'da Rusya ile baslayan savasa Avusturya'da katıldı. Osmanlı Devleti iki devlete karsı da basarılar kazandı.
Sonuç: Her iki Devlet ile Osmanlı Devleti arasında BELGRAT ANTLASMALARI imzalandı. (1739)
Maddeleri:
1- Avusturya'dan Pasarofça antlasmasıyla verilen yerler geri alındı.
2- Ruslar Azak Kalesini yıkmayı ve Azak Denizinde savas ve ticaret gemisi bulundurmamayı kabul etti.
NOT: Belgrat Antlasması Osmanlı Devletinin Batıda imzaladığı son KAZANÇLI antlasmadır.
NOT: Belgrat antlasmaları sırasında Fransa Osmanlıların lehine arabuluculuk yapmıstı. Bunun karsılığı olarak 1740 yılında I. Mahmut tarafından Fransa'ya verilen KAPiTÜLASYONLAR "sürekli" hale getirildi.
OSMANLI - İRAN SAVAŞLARI:
1639 yılında imzalanan KASR-I SiRiN antlasmasından sonra durulan Osmanlıiran iliskileri iran'daki iç karısıklıklardan yararlanmak isteyen Osmanlıların iran'a saldırmasıyla yenide bozulmus, zaman zaman süren savaslardan kalıcı bir sonuç elde edilememistir. 1746 yılında Kasr-ı Sirin Antlasmasındaki sınırlar kabul edilerek savaslara son verilmistir.
III. OSMAN DÖNEMİ (1754-1757)
III. Osman döneminde önemli bir siyasal gelisme olmamıstır.
III. MUSTAFA DÖNEMİ (1757-1774)
1768-1774 OSMANLI - RUS SAVAŞI
Sebep: Rusların Lehistan içislerine karısarak, kral seçimine müdahale etmeleri üzerine Lehistan halkı yeni krala isyan ederek karsı çıkmıs, bunun üzerine Ruslar isyancı Lehlileri yenerek, Osmanlı topraklarına kadar kovaladılar. Osmanlı Devleti Rusya'ya savas açtı.(1768)
NOT: Lehistanın bağımsız kalması Osmanlı Devleti için çok önemliydi. Çünkü Lehistan Osmanlı Devleti ile Rusya arasında "tampon devlet" durumundaydı.
Savas: Rus Ordusu Kırım'ı isgal etti, Eflak ve Boğdan'ı ele geçirdi. Baltık Denizinden Akdeniz'e geçen Rus donanması 1770 yılında ÇESME limanında Osmanlı Donanmasını yaktı.
Sonuç: Ruslarla "Küçük Kaynarca Antlasması" imzalandı.(1774)
I. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ
KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI (1774)
Maddeleri:
1)Kırım'a bağımsızlık verilecek, Kırım sadece dini bakımdan halifeye(padisah) bağlı kalacak.
2)Kılburun, Yenikale, Kerç ve Azak Kalesi Ruslara verilecek.
3)Eflak-Boğdan, Ege adaları ve Gürcistan Osmanlılarda kalacak.
4)İngiltere ve Fransa'ya verilen Kapitülasyonlar Rusya'ya da verilecek.
5)Ruslar Osmanlı hakimiyetindeki Ortodoksların koruyucusu (hamisi) olacak.
6)Ruslar istanbul'da daimi bir elçi bulundurabileceklerdi.
KÜÇÜK KAYNARCANIN ÖNEMİ:
Küçük kaynarca'nın en önemli maddeleri Kırım'a bağımsızlık ve Rusların Ortodoksların hamisi sayılması maddeleridir.
- Kırım'a bağımsızlık verilmesiyle, Ruslar Kırım'ı ele geçirme konusunda önemli bir adım atmıslardır. Nitekim çok geçmeden, 1783 tarihinde Kırım'ı isgal ederek Rus topraklarına katmıslardır. Böylelikle Fatih döneminden beri devam eden Karadeniz'deki Türk egemenliği sona erecektir.
- Ruslar Osmanlı Ortodoklarının koruyucusu olmaları ile, Osmanlı Devletinin iç islerine sık sık karısacaklar, böylelikle Balkan milletleri üzerinde etkili olacaklardır.
OSMANLI - AVUSTURYA + RUSYA SAVAŞLARI :(1787-1792)
Sebepler:
1- Osmanlı Devleti'nin Kırım'ın Ruslar tarafından isgalini unutamaması. (1783'de II. Katerina Kırım'ı isgal ederek Rusya'ya kattığını ilan etmis,binlerce Türk'ü kılıçtan geçirmisti.Osmanlı Devleti bu olup bittiye ses çıkaramamıstı.)
2- Rusya ve Avusturya Osmanlı Devletinin Balkan topraklarını paylasma konusunda anlastılar. Anlasmaya göre eğer istanbul alınırsa "Bizans imparatorluğu" yeniden kurulacaktı.
Savas: Anlasmayı haber alan Osmanlı Devleti zaten Kırım'ın acısını unutamadığından Rusya'ya savas ilan etti. Avusturya'da savasa katılınca Osmanlı Devleti her ikisine karsı savasmak zorunda kaldı.
Sonuç: Avusturya Osmanlı Devletiyle ZiSTOVi ANTLASMASI'nı imzalayarak (1791) Rusya'yı yalnız bıraktı.
Çünkü: Avusturya, bu sırada çıkan Fransız ihtilalinden olumsuz sekilde etkilenmisti.
NOT: Zistovi Antlasmasıyla Avusturya savastan önceki sınırlarına çekildi. Bundan sonra Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında ciddi bir savas olmamıs, hatta I. Dünya Savasında Osmanlı Devletiyle birlikte savasmıstır.
NOT: Fransız ihtilalinin yaydığı "Milliyetçilik" akımından en çok etkilenen iki devlet Avusturya ve Osmanlı Devleti'dir. Zistovi Antlasmasından sonra tek basına kalan Rusya ile savas 1792'ye kadar sürdü. Sonuçta YAS ANTLASMASI imzalandı.(1792) Yas Antlasmasıile Osmanlı Devleti Kırım'ın Rusya'ya ait olduğunu kabul etti. Yas Antlasması Osmanlı Devletinin Dağılma Döneminin baslangıcı sayılır.
(1798 -1801) OSMANLI - FRANSA SAVAŞI (MISIR'IN İŞGALİ)
* SAVAŞIN SEBEPLER:
1789 yılında Fransız ihtilali meydana gelmisti. Fransa Arnavutluk'taki bazı kıyıları ele geçirince Osmanlı Devleti ile komsu oldu. Fransızlar hem Osmanlı'nın Balkan Milletlerini bağımsız olmaya tesvik ediyor, hem de sömürgecilik faaliyetine baslıyorlardı. 1798 yılında NAPOLYON BONAPART Mısır'ı isgal etti. Amacı hem Osmanlı topraklarından pay almak, hem de ingiltere'nin Hindistan'la olan bağlantısını kesmekti.
SONUÇ: ingiltere ve Rusya Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldılar. Yeni kurulan "Nizam-ı Cedit" ordusu AKKA KALESi önünde Napolyon'u yendi.
NOT: Bu Napolyon'un ilk yenilgisiydi. Nizam-ı Cedit'in ise ilk ve son basarısıydı. Fransa 1801'de imzalanan EL-ARiS Antlasmasıyla Mısır'dan geri çekilmek zorunda kaldı.
18. YÜZYIL ISLAHAT HAREKETLERİ
AÇIKLAMA: 17. yüzyılda II. Osman(1618-1622), IV.Murat(1623-1640), Kuyucu Murat Pasa,
Tarhuncu Ahmet Pasa ve Köprülüler sülalesinden sadrazamların ıslahatlar yaptıklarını belirtmistik. Daha çok
iç isyanları bastırmak, asayisi sağlamak, devlet otoritesini yeniden kurmak, maliyeyi düzeltmek, Tımar sistemini düzeltmek ve Kapıkulu ocaklarını ıslah etmek seklinde gelisen bu ıslahatlar genel olarak yüzeysel kaldığından istenen sonuçlara tam olarak ulasılamamıstı. Daha çok eski devirlerdeki uygulamaların devamı seklinde olan ve çok sert tedbirlerle kötülükleri önleme düsüncesine dayanan bu ıslahatlar kalıcı sonuçlar getirmedi. Devletin eski gücüne ulasmasını sağlayamadı.
18. YÜZYIL ISLAHAT HAREKETİNİN KARAKTER ÖZELLİKLERİ:
18. yüzyılda daha köklü değisikliklere ihtiyaç duyuldu. Avrupa'nın askeri ve teknik üstünlüğü görüldü ve kabul edildi. Bu yönde gelisme sağlanmaya çalısıldı. Bu yüzyıldaki Islahatları söyle sıralayabiliriz:
LALE DEVRİ ISLAHATLARI (1718-1730):
1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlasmasından 1730 yılındaki "Patrona Halil isyanı"na kadar geçen döneme Lale Devri denir. Bu dönemin padisahı III. Ahmet, Sadrazamı Nevsehirli Damat ibrahim Pasa'dır.
LALE DEVRİNİN ÖZELLİKLERİ:
Bu dönemde Avrupa ile savas yasanmamıs, barıs içinde yasamak fikri ortaya çıkmıstır. Osmanlı Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi sehirlere elçiler göndermistir.
Bu devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar sunlardır:
a)Matbaa kuruldu. (Sait Efendi ve ibrahim Müteferrika tarafından 1727'de istanbul'da kuruldu. Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügatı'dır.)
b)Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü olusturuldu.
c)Yalova'da kağıt, istanbul'da kumas ve çini fabrikaları kuruldu.
d)Yeni Kütüphaneler açıldı. Doğu ve batı eserleri tercüme edildi.
e)Çiçek asısı yaygınlık kazandı.
f)Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı.
g)Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelisti.
* I. MAHMUT DEVRİ ISLAHATLARI (1730-1754)
Patrona Halil isyanı sonucu Nevsehirli Damat ibrahim Pasa ve yakınları öldürüldü. Padisah III. Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
Önemli Siyasi Olayları:
a)1736-1739 Osmanlı-Rus+Avusturya Savasları sonucunda BELGRAT Antlasması imzalandı.
b)1740 Yılında Fransızlara verilen Kapitülasyonlar sürekli hale getirildi.
c)1746 yılında iran'la Kasr-ı Sirin Antlasmasındaki sınırları kabul eden antlasma imzalandı.
Islahatlar:
a)Humbaracı Ahmet Pasa, Topçu ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yaptı.
b)Üsküdar'da KARA MÜHENDiSHANESi (Mühendishane-i Berri Hümayun) adlı bir subay okulu açıldı.
* III. MUSTAFA DEVRİ ISLAHATLARI (1757-1774):
III.Mustafa döneminde Lehistan meselesi yüzünden 1768-1774 Osmanlı-Rus Savası yapıldı. Savas Osmanlı Devleti için felaketle sonuçlandı. III. Mustafa kederinden öldü.(1774)
Islahatlar:
a)"Baron Dö Tot" Sürat topçuları adlı bir birlik kurdu, topçu ve istihkam sınıflarını yetistirdi.
b)Hendeshane adlı okulda denizcilik ve topçuluk eğitimi verildi.(Mühendishane-i Bahri Hümayun)
c)Maliyede düzenlemeler yapıldı.
I. ABDÜLHAMİT DEVRİ ISLAHATLARI (1774-1789):
III. Mustafa'nın ölümüyle yerine I.Abdülhamit geçti.
Önemli Siyasi Olayları:
a)Küçük Kaynarca Antlasması imzalandı.(1774)
b)1783'de Ruslar Kırım'ı isgal etti.
c)1787-1792 Osmanlı-Rus+Avusturya savası basladı. 1789'da ölümüyle yerine
III.Selim geçti.
Islahatlar:
a)- istanbul'da bir istihkam okulu açıldı.
b)- Maliye'de ve askeri alanda ıslahatlara devam edildi.
* III. SELİM DEVRİ ISLAHATLARI (1774-1789):
Önemli Siyasi Olayları:
a)Basa geçtiğinde Osmanlı Devletiyle Rusya+Avusturya savası devam ediyordu.(1787-1792)
b)1789'da Fransız ihtilali çıktı.
c)Bunun üzerine Avustuya 1791'de savastan çekilerek Zistovi Antlasmasını imzaladı.
d)Tek basına kalan Rusya da 1792'de YAS antlasmasını imzaladı.
e)Napolyon 1798'de Mısır'ı isgal etti. Nizamı Cedit Fransız ordusunu AKKA'da yendi. Fransızlar Mısır'dan çekildi.
f)Fransız ihtilalinin etkileri Osmanlı Devletinde görülmeye baslandı. 1804'de Sırp isyanı çıktı.
g)1806-1812 Osmanlı Rus Savası basladı.
h)1807'de Kabakçı Mustafa Olayı ile tahttan indirildi.
Islahatlar: III. Selim Döneminde yapılan Islahatlara genel olarak Nizam-ı Cedit(Yeni Düzen) denilmistir.
a)Nizam-ı Cedit Ordusunu kurarak, yeniçeri ocağını geri plana düsürdü.(isveçli subayların eğittiği bu ordu, Akka'da Napolyon'u yenmeyi basardı.)
b)Islahat hareketlerine ve Nizam-ı Cedit ordusuna gelir sağlamak amacıyla iRAD-I CEDiT adıyla yeni bir hazine kurdu.
c)Kara ve deniz mühendishaneleri genisletildi.
d)Yeniçeri ve diğer Kapıkulu Ocakları düzene sokuldu.
e)Tersaneler yenilendi, modern toplar döküldü.
f)Avrupa'daki gelismeleri öğrenmek için Paris, Londra,Viyana ve Berlin'de devamlı elçilikler açıldı.
g)ilmiye sınıfında ve devlet dairelerinde düzenlemeler yapıldı.
h)Bilim ve sanat eserleri batı dillerinden Türkçe'ye çevrildi.
DAĞILMA DÖNEMİ
19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ:
19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİNİ SARSAN OLAYLAR:
1)Sırp isyanı (1804)
2)1806-1812 Osmanlı-Rus Savası ve Bükres Antlasması
3)Yunan isyanı
4)1828-1829 Osmanlı-Rus Savası ve Edirne Antlasması
5)Mısır Valisi Kavalalı mehmet Ali Pasa'nın isyanı
6)Kırım Savası(1853-1856)
7)93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savası)
II. MAHMUT DÖNEMİ (1808-1839)
SIRP İSYANI (1804)
Sebepleri:
1)Fransız ihtilalinin Milliyetçilik, bağımsızlık ve hürriyet gibi fikirlerinin sırplar üzerinde etkili olması
2)Savasların Sırbistan toprakları üzerinde geçmesi ve bu savaslar sırasında Sırbistan'ın sık sık el değistirmesi
3)Sırbistan'daki Yeniçerilerin olumsuz davranısları
4)Rusyanın kıskırtması
isyan: Bu sebeplerden dolayı 1804'de KARA YORGi liderliğinde Sırplar ayaklandı.
NOT: Osmanlı Devletinde "Milliyetçilik" akımı neticesinde ayaklanan ilk topluluk SIRPLAR'dır.
Sırplarla ilgili Antlasmalar:
1)1806-1812 Osmanlı Rus Savası sonucunda Ruslarla imzalanan BÜKRES ANTLASMASI'nda Sırplara bazı haklar verildi.
2)1828-1829 Osmanlı-Rus Savası sonucunda Ruslarla imzalanan EDiRNE ANTLASMASI'nda Sırplara özerklik verildi.
3)1877-1878 Osmanlı-Rus Savası sonucunda imzalanan Ayestefanos ve BERLiN ANTLASMASI'nda Sırbistan bağımsızlığına kavustu.
OSMANLI - RUS SAVAŞI: (1806-1812)
Sebepler:
1)Rusların Sırp isyanını desteklemesi ve Balkan Milletlerini kıskırması.
2)Rusya'nın Eflak-Boğdan'ı isgal etmesi. Savas:
*Rusların Eflak-Boğdan'ı isgal etmesi karsısında Fransa'nın etkisiyle Osmanlı Devleti Rusya'ya savas ilan etti. Osmanlı-Fransız yakınlasması karsısında ingiltere Rusya'nın yanında yer aldı.
*ingilizler Ruslara destek için donanmalarını istanbul'a gönderdiler. istanbul'a sadece denizden yapacakları bir saldırıyla basarılı olamayacaklarını anlayarak geri döndüler. Bu defa Mısır'a saldıran ingilizleri Mısır Valisi Mehmet Ali Pasa püskürtttü.
*Fransa 1807'de Rusya ile "Tilsit Antlasmasını" imzalayarak, dostluk kurdu. Yalnız kalan Osmanlı Devleti ingiltere'ya yaklastı. ingiltere ile " Çanakkale (Kale-i Sultaniye)" antlasmasını imzaladı.
*Bu arada Ruslar Osmanlı topraklarında ilerliyordu.
*Avrupa'da siyasi ortam yeniden değisti. Fransa ile Rusya'nın arası yeniden açıldı. Rusya'ya silahlarını çeviren Fransa bu defa Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldı. Fransa'ya güvenemeyen Osmanlı Devleti Rusya ile BÜKRES ANTLASMASINI imzalayarak savası sona erdirdi.
Sonuç: Ruslarla BÜKRES ANTLASMASI imzalandı.(1812)
1)iki devlet arasında Tuna nehri sınır olacak.
2)Ruslar Beserabya hariç isgal ettiği yerleri geri verecek.
3)Sırplara bazı haklar verilecekti.
YUNAN İSYANI SEBEPLERİ:
1) Fransız ihtilalinin milliyetçilik, bağımsızlık gibi fikirlerinin etkisi
2) Rusya'nın ve Avrupa Devletleri'nin kıskırtması
3) 1804 de kurulan Etniki Eterya Cemiyeti'nin çalısmaları
İSYAN:
1821'de Mora'da baslayan isyan kısa sürede büyüdü. Osmanlı hükümeti Mısır Valisi Mehmet Ali Pasa'dan yardım istedi. M.Ali Pasa yardım karsılığında II.Mahmut'tan Mora ve Girit valiliklerinin kendisine verilmesini istedi. Osmanlı ve Mısır donanması isyanı bastırdı ve NAVARiN limanına çekildi. Ancak Yunan isyanının bastırılması Batılıların isine gelmedi. ingitere, Fransa, Rusya ve Avusturya Osmanlı devleti'ne ültimatom vererek Yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istediler. Bu istek reddedilince Osmanlı ve Mısır donanmasını NAVARiN de yaktılar. Rusya Osmanlı'ya savas ilan etti.
NOT: Navarin olayı Osmanlı Donanmasının yasadığı 4 felaketten biridir. Birincisi 1571 inebahtı, ikincisi 1770 Çesme, Üçüncüsü 1827 Navarin, Dördüncüsü 1853 Sinoptur.
OSMANLI - RUS SAVAŞI SEBEPLERİ:1828-1829
1)Ruslar'ın sıcak denizlere inmek istemesi
2)Osmanlının Rusya'dan Navarin'de yakılan donanmanın zararını talep etmesi
3)Osmanlı'nın Yunanlılar ve azınlıklarla ilgili Avrupa Devletlerinin ve Rusya'nın isteklerini reddetmesi.
SAVAS: Bu sebeplerden Rusyanın saldırısıyla savas basladı. Ancak Osmanlı Devleti böyle bir savasa hazır değildi.
ÇÜNKÜ:
1)Donanması Navarin'de yakılmıstı.
2)1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırılmıs, ASAKiR-i MANSURE-i MUHAMMEDiYE ordusu yeni kurulmustu.
3)Yunan ayaklanmasından dolayı bütün Avrupa Osmanlının karsısındaydı.
SONUÇ: Rusların ilerleyerek doğuda Erzurum'a, batıda Edirne'ye kadar gelmeleri üzerine Osmanlı devleti barıs istedi. Rusyayla EDiRNE ANTLASMASI imzalandı.(1829
)EDİRNE ANTLAŞMASI (1829)
Maddeleri:
1) Eflak-Boğdan ve Sırbıstan'a özerklik verildi.
2) Yunanistan bağımsız olacaktı.
3) Rus ticaret gemileri boğazlardan geçebilecekti.
4) Prut nehri sınır olacaktı.
5) Osmanlı Devleti savas tazminatı verecekti.
NOT: Osmanlı Devletinde bağımsızlığını elde eden ilk azınlık YUNANiSTAN'dır.
NOT: Osmanlının Yunan isyanı ve Rus savasıyla uğrasmasını fırsat bilen Fransa 1830' da CEZAYiR i isgal etti.
MISIR VALİSİ MEHMET ALİ PAŞA'NIN İSYANI SEBEPLERİ:
1)Yunan isyanının bastırılmasında II. Mahmut'a yardım eden Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Pasa'ya vaad edilen yerlerin verilmemesi
2)Mehmet Ali Pasa'nın Navarin olayından sonra padisahtan izin almadan ordu ve donanmasını geri çekmesi.
3)1828-1829 Osmanlı-Rus savasında yardım istenildiği halde Mehmet Ali Pasa'nın yardım göndermemesi
iSYAN:
II.Mahmut Mehmet Ali Pasa'yı görevden almak için hazırlanırken Mehmet Ali Pasa'nın oğlu ibrahim Pasa, üzerine gönderilen padisah kuvvetlerini yenerek Konya'ya ilerledi. Bu zor durum karsısında padisah yabancı devletlerden yardım istedi. ingiltere ve Fransa bu isteğe kayıtsız kaldılar. II. Mahmut son çare olarak (denize düsen yılana sarılır diyerek) Rusya'dan yardım istedi. Bir Rus donanması istanbul boğazını geçerek Büyükdere önlerine demirledi.Osmanlı Rus yakınlasması ingiltere ve Fransa'yı telaslandırdı. Hemen devreye girerek Mehmet Ali Pasa ya baskı yaptılar. Bunun üzerine Mehmet Ali Pasa ile II.Mahmut arasında KÜTAHYA ANTLASMASI imzalandı.(14 Mayıs 1833)
KÜTAHYA ANTLAŞMASI:(14 Mayıs 1833)
1)Mehmet Ali Pasa'ya Mısır ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiliği de verilecek.
2)Oğlu ibrahim Pasa'ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana Muhassıllığı (O bölgenin vergilerini toplama hakkı) verilecek.
NOT: Bu antlasma Mısır sorununu geçici olarak çözmüs fakat iki tarafta bu anlasmadan memnun olmamıstır.
NOT: Kütahya antlasmasına rağmen kendisini güvende hissetmeyen II.Mahmut Rusyayla HÜNKAR iSKELESi
antlasmasını imzalamıstır.(1833)
HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI: (8 Temmuz 1833)
1)Osmanlı bir saldırıya uğrarsa Ruslar asker ve donanma gönderecek, ancak masrafları Osmanlı ödeyecek.
2)Rusya bir saldırıya uğrarsa Osmanlı boğazları kapatacak. (ingiltere ve Fransa'ya karsı)
3)Bu antlasma 8 yıl sürecek.
ÖNEMi:
1)Rusya bu antlasmayle boğazlar üzerinde büyük avantaj sağlayıp,Karadenizdeki güvenliğini artırmıs oldu.
2)Bu antlasmayla BOĞAZLAR MESELESi ortaya çıkmıstır.
3)Bu antlasma Osmanlının boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını TEK BASINA kullandığı son antlasmadır.
NOT: Osmanlı Devleti Mısır ve Boğazlar meselesinde ingiltere'nin desteğini kazanmak için ingiltere ile 1838 BALTA LiMANI Antlasmasını imzalamıstır.Bu antlasma ile ingiltereye çok genis ekonomik haklar verilmis, Osmanlı ülkesinde tekel sistemi ve iç gümrük yönetimi kaldırılmıs böylece Osmanlı ekonomisinin çöküsü hızlanmıstır.
AÇIKLAMA: Kütahya antlasması fazla uzun sürmedi. 1839'da Mehmet Ali Pasa bağımsızlığını ilan etti. Oğlu
ibrahim Pasa üzerine gönderilen Osmanlı kuvvetlerini NiZiP'te yendi.ingiltere ve Fransa Hünkar iskelesi antlasmasına dayanarak Rusyanın boğazlara egemen olmasından çekindiklerinden hemen devreye girerek MISIR konusunda Londra'da uluslararası bir konferans düzenlendi.
NOT: Nizip yenilgisi haberi istanbul'a gelmeden II. Mahmut ölmüs, yerine Abdülmecid padisah olmustur.
II. MAHMUT DÖNEMİNDE ASKERİ ALANDA YAPILAN ISLAHATLAR:
1) Alemdar Mustafa Pasa,Nizam-ı Cedit ordusunun yerine Sekban-ı Cedit Ordusunu kurdu.
2) II.Mahmut Alemdar Mustafa Pasanın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Ceditin yerine ESKiNCi OCAĞINI kurdu.
3) 1826'da Yeniçeri Ocağını kaldırarak(Vakayı Hayriye Olayı) yerine ASAKiR-i MANSURE-i MUHAMMEDiYE ordusu kuruldu.
4) Yeni kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu tümen, tabur, bölük gibi birliklere ayrıldı. Eğitimi için Prusya'dan subaylar getirildi. Avrupaya subaylar gönderildi.
ABDÜLMECİD DÖNEMİ: (1839-1861)
LONDRA KONFERANSI (1840) (Mısırla ilgili)
Katılan Devletler: ingiltere,Avusturya,Prusya,Rusya ve Osmanlı Devleti
Maddeleri:
1)Mısır Valiliği,babadan oğula geçmek üzere Mehmet Ali Pasa'ya verilecek, fakat hukuki yönden Osmanlı'ya bağlı kalacak.
2)Mısırda vergiler padisah adına toplanacak, dörtte biri istanbul'a gönderilecek.
3)-Suriye,Adana ve Girit Osmanlı'ya geri verilecek.
NOT: Bu anlasmayla Mısır iç islerinde serbest, dıs islerinde Osmanlı'ya bağlı imtiyazlı bir eyalet haline geldi.
LONDRA KONFERANSI (1841) (Boğazlarla ilgili):
Hünkar antlasmasının süresi bitince Londra'da bir konferans toplandı. Toplantıya ingiltere, Rusya,Fransa, Avusturya, Prusya ve Osmanlı Devleti katıldılar. Londrada imzalanan boğazlar sözlesmesine göre;
Boğazlar Osmanlı Devleti'nin olacak,ancak Osmanlı barıs halindeyken boğazlar bütün savas gemilerine kapatılacaktı.
ÖNEMi:
1)Bu sözlesme ile boğazlar,devletlerarası bir statü kazandı.
2)Osmanlının boğazlar üerindeki hükümranlık haklarına kısıtlama getirilmistir.
3)Rusya boğazlar üzerindeki üstünlüğünü kaybederken, Fransa ve ingiltere Akdenizdeki güvenliklerini artırmıslardır.
TANZİMAT FERMANI (3 Kasım 1839)
Padisah: Abdülmecid
Sadrazam: Mustafa Reşid Pasa
Tanzimat Fermanının ilan Sebepleri:
1)Avrupalı Devletlerin iç islerimie karısmasına engel olmak.
2)Mısır ve Boğazlar konusunda Avrupalı Devletlerin desteğini kazanmak.
3)Devleti ve toplumu demokratik bir yapıya kavusturma isteği Bu nedenlerden dolayı 3 Kasım 1839 da Tanzimat Fermanı (Gülhane Hattı Hümayunu) ilan edildi.
NOT: Tanzimat Fermanının ilanıyla Osmanlı tarihinde yeni bir dönem açılmıs(Tanzimat Devri) ve bu devir
1876'ya kadar devam etmistir.
Tanzimat Fermanında yer alan konular:
1)Azınlıkların, can, mal ve namus güvenliği sağlanacak.
2)Vergi sistemi yeniden düzenlenerek, herkesten gelirine göre vergi alınacak.
3)Askerlik OCAK görevinden, VATAN görevi haline getirilecek. Azınlıklarda askere alınacak.
4)Kanunların her gücün üstünde olduğu kabul edilecek.
Tanzimat Fermanının Özellikleri:
1)-En önemli özelliği padisahın yetkilerini sınırlandırması ve kanunların her gücün üstünde olduğunun ifade edilmesidir.
2)Tanzimat Fermanı ANAYASACILIĞA ve DEMOKRASiYE(hukuk devletine, yani hukukun üstünlüğü esasına
dayanan devlet anlayısına)geçisin (BATILILASMANIN) ilk asamasıdır.
3)Bu fermanın hazırlanmasında halkın bir rolü ve baskısı yoktur. Padisah Abdülmecit, Mustafa Resid Pasanın telkiniyle Mısır meselesinde Avrupa devletlerinin desteğini kazanmak için bu fermanı ilan etmistir.
KIRIM SAVAŞI (1853 -1856) SEBEPLERİ:
1)Rusyanın Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri. (Rusya Osmanlıyı HASTA ADAM olarak nitelendiriyor ve
ölmeden topraklarının paylasılmasını istiyordu. ingiltere Osmanlının toprak bütünlüğünden yana olduğunu belirterek bu isteği reddedince Rusya tek basına hareket etti.)
2)Kutsal Yerler Meselesi:Rusya istanbul'a bir elçi göndererek Ortodoks kilisesinin kutsal yerlerle ilgili isteklerinin onaylanmasını istemis,Osmanlı bu isteği reddetmisti.
3)Rusya'nın 1848 ihtilallerinin Avrupa'da meydana getirdiği karısıklıklardan yararlanmak istemesi. (Avusturya'ya karsı bağımsızlık savası veren Macarlar Avusturya ve Rusya birlikleri tarafından yenilmisti. Rusya Osmanlıya sığınan bu Macarların iadesini istemisti.) Bu sebeplerden dolayı savas Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1853'de basladı. Osmanlı donanması SiNOP'ta Ruslar tarafından yakıldı. 1854'te ingiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldı. Sivastopol kalesi kusatılarak alındı. Yenilen Rusya ile PARiS
ANTLASMASI imzalandı.(1856)
NOT: Kırım Savasında ingiltere, Fransa,Sardunya ve Piyomento Osmanlı Devletinin yanında savasa girdi. Avusturya ise Eflak-Boğdan'ı isgal ederek destek verdi.
NOT: Osmanlı Devleti ilk dıs borcu Kırım savası sırasında ingiltere'den aldı.(1854)
NOT: Osmanlı Devleti Paris anlasması sırasında Avrupalı devletlerin tam desteğini kazanmak için azınlıklara genis haklar tanıyan ISLAHAT FERMANINI ilan etti
.PARİS ANTLAŞMASI (1856):
Katılan devletler:Osmanlı,Rusya,ingiltere, Fransa, Piemento, Sardunya, Avusturya ve Prusya.
MADDELERi:
1)Osmanlı Devleti bir Avrupa Devleti sayılacak ve toprakları Avrupa Devletlerinin koruyuculuğu altında kalacak.
AÇIKLAMA :Bu madde Osmanlının egemenlik haklarına gölge düsürmesine rağmen, bir süre Rus tehlikesini ortadan kaldırmıstır.
2)Boğazlar konusunda 1841 boğazlar sözlesmesi geçerli olacak.
3)Rusya ve Osmanlı Devleti Karadenizde savas gemisi ve tersane bulundurmayacak.
AÇIKLAMA:Kırım Savasına katılan ingiltere'nin en büyük kazancı Rusya'nın Karadeniz'deki tersane ve gemilerinin kaldırılmasıdır. Böylece Akdeniz'i tehdit edebilecek Rusyanın etkinliğini kırmıs,çıkarlarının devamını sağlamıstır.
AÇIKLAMA:Kırım Savasından sonra Rusya sıcak denizlere inmek için baska bir yol arayarak Balkanlarda PANSLAViZM politikasına ağırlık vermistir.
AÇIKLAMA:Osmanlı Devleti Savası kazanmasına rağmen anlasmanın Karadenizle ilgili maddesi ve Islahat yapma zorunluluğu anlasmanın olumsuz yönleridir.
KIRIM SAVAŞININ ÖNEMİ:
1)Avrupalılar ilk defa Kırım savasında Osmanlı Devletine tam destek verdiler.
2)Osmanlı Devleti ilk defa dıs borç aldı.
3)Osmanlı Donanması 4. kez Sinopta yakıldı. (inebahtı,Çesme,Navarin ve Sinop)
4)Osmanlı Devleti Islahat Fermanını yayınladı.
ISLAHAT FERMANI (1856)
Dıs Gelisme: Kırım Savası Padisah: Abdülmecid Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer aldı.
AÇIKLAMA: Islahat Fermanı kaynağını ve ortaya çıkıs nedenini yabancı devletlerden almaktadır. Bu
Fermanın esasları Fransa'nın ısrarı ile Avusturya,ingiltere ve Fransa tarafından belirlenmistir. Osmanlı Devleti Paris antlasması sartlarını lehine çevirmek için bu fermanı ilan etmistir
.ISLAHAT FERMANININ SEBEPLERİ:
1)Din ve mezhep hürriyeti sağlanarak azınlıklara okul,kilise ve hastane açma hakkı verilecek.
2)Azınlık ve yabancılara küçük düsürücü sözler söylenmeyecek
3)Azınlıklar da bütün devlet memurluklarına girebilecek.
4)Askerlik isleri yeniden düzenlenecek,azınlıklardan askerlik için bedel kabul edilecek.
5)Vergi sistemi yeniden düzenlenecek. iltizam usulü kaldırılacak.
6)Mahkemelerde herkes inancına göre yemin edecek, karma mahkemeler kurulacak.
AÇIKLAMA: Islahat Fermanı müslümanlar ile hırıstiyanlar arasında esitlik sağlamayı amaçlayan bir belgedir.
ABDÜLAZİZ DÖNEMİ(1861-1876)
Döneminde olan önemli olaylar:
1) Rusyanın Balkanlarda panslavizm idealini yaymaya baslamasıyla isyanlar baslamıstır. (Sırp, Karadağ, Bosna- Hersek,Romen (Eflak-Boğdan) ve Bulgar isyanları ortaya çıkarak "Balkan Bunalımı"na zemin hazırlandı.
2) Girit'teki Rumlar ayaklanarak Yunanistan'a bağlanmak istediler. Avrupalıların duruma müdahalesiyle
Osmanlı Devleti HALEPA FERMANI'nı ilan etmis ve Giritlilere vergi muafiyeti getirilmistir.
3) Mısır Hidivi(valisi) ismail Pasa'nın gayretleri ve Fransa'nın desteğiyle 1869'da Süveys Kanalı açılmıs, böylece coğrafi kesiflerle önemini yitiren Mısır ve Akdeniz yeniden canlanmıstır.
NOT: Bu durum Avrupalı devletlerin Mısıra sahip olma arzunu artırmıstır.
4) Beylerbeyi ve Çırağan sarayları yapılmıstır.
5) Avrupalı Devletler azınlıklarla ilgili ağır istek ve tehditlerden olusan BERLiN MEMARANDUM'unu ilan ettiler.
6) Avrupada önemli gelismeler görülmüs, italya(1870), ve Almanya(1871) siyasi birliklerini tamamlayarak
siyasi güç olarak ortaya çıktılar.
7) Abdülaziz, GENÇ OSMANLILAR tarafından tahttan indirilmis, yerine V.MURAT getirilmistir.(Abdülaziz
tahttan indirildikten sonra Feriye Sarayın'da hapis hayatı yasadı. Burada damarları kesik vaziyette bulundu.)
V. MURAT DÖNEMİ
V. Murat Abdülaziz'in tahttan indirilmesi sonucu padisah oldu.(1876) Ancak sağlığının yerinde olmadığı görüldü. Bu durum karsısında basta Mithat Pasa olmak üzere önde gelen devlet adamları V. Murat'ın yerine Mesrutiyeti ilan etme sözü veren II.Abdülhamit'i tahta çıkardılar.
II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ (1876-1909)
I. MEŞRUTİYETİN ÖNEMİ:(1876)
Padisah: II.Abdülhamit
ilanda Etkili Olan Grup: Jön Türkler(Genç Osmanlılar)
Savundukları Düsünce: Osmanlıcılık
Mesrutiyet nedir: Krallık yada padisahlıkla yönetilen ülkelerde kralın yanında bir meclisin (parlamento) bulunmasıdır. Mesrutiyeti ilan etmeye söz veren Sultan II. Abdülhamit verdiği sözü yerine getirerek
Mithat ve Sait Pasaların hazırladığı KANUN-i ESASi'yi (anayasa) kabul ederek Mesrutiyeti ilan etmistir.(23 Aralık 1876)
KANUN-İ ESASİYEYE GÖRE:
Osmanlı Meclisi AYAN ve MEBUSAN meclislerinden olusacaktı. Ayan Meclisini Padisah Mebusan Meclisini
ise halk seçecekti.(18 bin Yahudi bir, 107 bin hırıstiyan bir, 133 bin müslüman bir milletvekili seçecekti.) Seçilen milletvekilleri 20 Mart 1877'de toplanarak çalısmalarına baslamıstır. Bu arada Rusların bazı tavizler istemesi üzerine Meclis Rusya'ya karsı savas ilanına karar vermistir. Bu savasta Osmanlı Devletinin büyük kayıplar vermesi üzerine Abdülhamit Kanun-i Esasinin 113.maddesine dayanarak 14 Subat 1878'de meclisi kapatmıstır.Böylece "Birinci Mesrutiyet" sona ermistir.
NOT: I.Mesrutiyetle halk, ilk olarak dolaylı da olsa yönetime katılmıstır.
NOT: I.Mesrutiyetin ilanını hızlandıran en önemli dıs gelisme,1876 da istanbulda toplanan TERSANE
KONFERANS'ında Avrupalıların azınlıklarla ilgili isteklerine engel olunmak istenmesidir.
İSTANBUL (TERSANE) ONFERANSI (1876) :
Rusyanın Panslavist politikasıyla Osmanlı Devleti üzerinde baskı kurmaya baslaması ingiltere'nin çıkarlarına aykırıydı. Bu yüzden ingiltere Balkan Milletlerinin sorunlarına çözüm bulmak amacıyla istanbul'da Milletlerarası bir konferansın toplanmasını sağladı.Konferansa Osmanlı Devletinin yanısıra ingiltere, Rusya, Fransa,Avusturya ve italya katıldı. istanbul Konferansı çalısmalarına basladığı sırada Osmanlı Devleti I.Mesrutiyeti ilan ederek konferansı etkisiz hale getirmeye çalısdı.
NOT: Osmanlı Devleti bu hareketiyle, konferans kararları üzerinde olumlu bir etki yapmak amacındaydı.
Çünkü mesrutiyet rejimi içinde Osmanlı vatandası olan Yahudi ve Hırıstıyanlar da Meclisi Mebusana
temsilci göndererek yönetime katılabilecek ve haklarını arayabileceklerdi. Bu yüzden Osmanlının
Balkanlar'da ıslahat yapmasına artık gerek yoktu. Ancak Avrupa Devletleri bunu ciddiye almadılar ve konferansta asağıdaki kararları aldılar.
TERSANE KONFERANSI MADDELERİ:
1)Sırbıstan ve Karadağ'ın toprakları genisletilecek,
2)Bulgaristan ve Bosna-Hersek'e özerklik verilecek.
Osmanlı Devleti bu kararları kabul etmeyince konferans dağılmıs ve daha sonra Londra'da tekrar bir
araya gelen Avrupa Devletleri benzer kararlar alarak Osmanlı'nın bu kararlara uymasını istemislerdir.
OSMANLI - RUS SAVAŞLARI (1877-1878) (93 HARBi)
SEBEPLERi:
1) İstanbul(Tersane) ve Londra Konferansı kararlarının Osmanlı tarafından kabul edilmemesi
2) Rusya'nın Panslavist politikası ve sıcak denizlere inme çabası Rusya bu sebeplerden birincisini gerekçe göstererek Osmanlı Devletine savas ilan etti.
SAVAS: Ruslar doğuda Erzurum'a kadar ilerlediler. Rus ordusu AZiZiYE Tabyalarında GAZi AHMET MUHTAR PASA tarafından durduruldu. Balkanlarda ise Ruslar Tuna'yı asıp PLEVNE önlerine geldiler. Plevne'de GAZi
OSMAN PASA önemli basarılar kazandı. Ancak daha sonra Plevne düstü. Ruslar Edirneyi alarak Çatalca
önlerine kadar geldiler.Osmanlı Devleti barıs istemek zorunda kaldı. iki taraf arasında AYESTEFANOS(Yesilköy) ANTLASMASI imzalandı
.AYESTEFANOS ANTLAŞMASI (3 MART 1878)
MADDELERi:
1) Sırbıstan,Karadağ ve Romanya tam bağımsız olacak ve sınırları genisletilecek.
2) Büyük bir Bulgaristan krallığı kurulacak.
3) Batum,Kars,Ardahan ve Doğu Beyazıt Ruslara verilecek.
4) Girit ve ERMENiLERiN oturduğu yerlede ıslahat yapılacak.
5) Bosna-Hersek'e özerklik verilecek.
6) Teselya Yunanistan'a verilecek.
7) Osmanlı Rusyaya 30 milyon altın savas tazminatı ödeyecek.
NOT: Bu anlasma Rusya'ya sıcak denizlere inme konusunda Balkan ve Doğu koridorunu açmıstır. Bu durum
Avrupa devletlerin tepkisine neden olmus, Rusya yeni bir savası göze alamadığından BERLiN'de bir kongre toplanmasını kabul etmistir.
NOT: AYESTEFANOS ANTLASMASI yürürlüğe girmemis,bunun yerine Berlin antlasması imzalanmıstır.
NOT: Osmanlı Devleti'nin imzalayıpta uygulamaya konulmayan iki antlasma AYESTEFANOS ve SEVR'dir.
BERLİN KONGRESİ VE BERLİN ANTLAŞMASI (1878):
Kongreye Katılan Devletler: Osmanlı,Rusya,ingiltere,Fransa, Avusturya, italya ve Almanya.
NOT: Bu sırada ingiltere, Osmanlı Devletine KIBRIS'ın kendisine bir ÜS olarak verilmesi durumunda kongrede Osmanlı Devletini savunacağını söyledi. Osmanlı ingiltere'nin bu isteğini kabul etmek zorunda kaldı.
BERLİN ANTLAŞMASININ MADDELERİ (1878):
1) Ayestefanos Antlasmasıyla kurulan BULGAR KRALLIĞI üçe ayrıldı:
a) Asıl Bulgaristan: Osmanlı Devletine vergi veren bir prenslik haline getirildi.
b) Makedonya: Islahat yapılmak sartıyla Osmanlıya bırakıldı.
c) Doğu Rumeli: Osmanlıya bağlı kalacak,ancak hırıstiyan bir vali tarafından yönetilecek.
2) Sırbıstan,Romanya,Karadağ bağımsız olacak.
3)Bosna-Hersek Osmanlı toprağı sayılacak, yönetimi geçici olarak Avusturya'ya bırakılacak.
4) Kars,Ardahan ve Batum Ruslara, Doğu Beyazıt Osmanlı'ya verilecek.
5) Teselya Yunanistan'a verilecek.
6) Ermenilerin oturduğu yerlerde ve Girit adasında ıslahatlar yapılacak.
7) Osmanlı Rusya'ya 60 milyon altın savas tazminatı verecek.
ÖNEMi:
1) Osmanlı'nın dağılma süreci hızlandı.
2) Bu antlasma ile ingiltere de Osmanlı topraklarının parçalanmasına katıldı.Bu yüzden Osmanlının dıs politikasında ingiltere'den bosalan yeri ALMANYA almaya basladı.
3) ERMENi MESELESi ilk defa uluslararası bir antlasmada yer almıs, Ermeni Meselesi Ermenilerin değil
Osmanlı'yı parçalamak isteyen devletlerin meselesi olarak ortaya çıkmıstır. Berlin Antlasması, ERMENi Meselesinin BASLANGICI olarak kabul edilmektedir.
4) Osmanlının 19. yy.da en çok toprak kaybettiği antlasmadır.
5) Anlasmadan en karlı çıkan, Bosna Hersek üzerinde haklar elde eden Avusturya ve Kıbrısı üs olarak
alan ingiltere'dir.
BERLİN ANTLAŞMASI SONRASI:
1- Kıbrıs'ın İngilizlere Üs olarak Verilmesi:
Berlin kongresi sırasında Osmanlının çıkarlarını savunması karsılığı ingiltere'ye Kıbrısta üs kurma sözü verilmisti. Berlin Antlasmasından sonra KIBRIS üs olarak ingilizlere verildi.(1878)
NOT: ingiltere böylelikle Süveys kanalını kontrol etme imkanına kavusmustur. Osmanlının I.Dünya savasına girmesiyle ingiltere, Kıbrısı toprakların kattığını açıkladı.
2- Düyun-u Umumiye İdaresinin Kurulması (1881):
Osmanlı Devleti dıs borç ve faizlerini ödeyemeyince alacaklı devletler bu idareyi kurmuslardır. Bu idare dıs borçları doğrudan toplamak suretiyle kurulan yabancı bir mali kontroldü. Bu da Osmanlı Devletinin ekonomik bağımsızlığına gölge düsürmüstür.
3- Tunus'un Fransızlar Tarafından İşgali (1881):
Fransa'nın Tunus'u isgalini Osmanlı Devleti sadece protesto edebilmistir.(Fransa hatırlanacağı gibi 1830 yılında da Cezayiri isgal etmisti.)
4- Mısır'ın İngilizler Tarafından İşgali (1882):
ingilizler Süveys Kanalının açılmasıyla önemi daha da artan MISIR'ı 1882'de isgal ettiler.
5- Doğu Rumeli'nin Bulgar Krallığı ile Birleşmesi (1885):
Doğu Rumeli Bulgarlarının Bulgar Prensliği ile birlesmek için ayaklanmaları sonucu yapılan görüsmelerde Osmanlı Devleti bu bölgenin Bulgar
Prensliğine bağlanmasını kabul etti (1885)
6- Girit Sorunu ve Osmanlı-Yunan Svaşı :
Yunanistan'ın Giritin iç islerine karısması ve burada çıkan ayaklanmayı desteklemesi sonucu OSMANLI-YUNAN savası çıktı. Yapılan DÖMEKE MEYDAN SAVASINI kazanan Osmanlı kuvvetlerine Atina yolu açıldı. Ancak Avrupa Devletlerinin müdahale etmesi üzerine iSTANBUL ANTLASMASI imzalandı.(1897) Buna göre Girit'e özerklik verilmis, ayrıca yönetimi Yunanlı bir Prense verilmistir.
NOT: Bu antlasma ile Giritin yönetimi elimizden çıkmıs, II.Mesrutiyet sırasında Girit Yunanistan tarafından isgal edilmis,Balkan Savası sonucu imzalanan Atina Antlasmasıyla da Girit'in Yunanistan'a ait olduğu kabul edilmistir.
7- Bosna Hersek'in Avusturya'ya Bağlanması (1908):
Berlin Antlasmasında Bosna Hersek'in yönetimi geçici olarak Avusturyaya bırakılmıstı. II. Mesrutiyetin ilanı sırasında Avusturya Bosna- Hersek'i
topraklarına kattığını açıkladı. Osmanlı bu durumu kabul etmek zorunda kaldı.
8- BULGARiSTANIN BAĞIMSIZLIĞINI KAZANMASI(1908):
II.Mesrutiyetin ilanı ile olusan karısıklıklardan yararlanan Bulgarlar bağımsızlıklarını ilan ettiler.Rusya'nın araya girmesiyle Osmanlı Devleti bu durumu kabul etmek zorunda kaldı.
II. MEŞRUTİYETİN İLANI (1908):
Padisah: II.Abdülhamit ilanında Etkili Olan Grup: ittihat ve Terakki
Savunulan Düşünce: Türkçülük 14 Subat 1878'de Sultan Abdülhamit'in meclisi kapatmasıyla sahsi idare dönemi baslamıs ve 1908 yılına kadar 30 yıl sürmüstür. Bu dönem içinde Sultan Abdülhamit'e karsı olanlar,
mesrutiyeti yeniden ilan etmek amacıyla bir takım cemiyetler kurmuslardır. Bu cemiyetler içinde en önemlisi
iTTiHAT VE TERAKKi CEMiYETi'dir. Selanik'te ittihat ve Terakki yanlısı subayların ayaklanması sonucu II.Abdülhamit mesrutiyeti tekrar ilan etmistir.(1908) II. Mesrutiyetin ilanı sorunları çözmeye yetmedi. içte ve dısta yeni sorunlar çıktı. Bu dönemde kurulan siyasi partilerin mevcudiyeti partizan çekismeleri yarattı.
10- 31 MART OLAYI (13 NiSAN 1909): istanbulda AVCI TABURLARININ baslattığı mesrutiyet karsıtı
ayaklanmadır.
31 MART OLAYININ SONUÇLARI:
1) Mahmut Sevket Pasa komutasındaki HAREKET ORDUSU istanbul'a gelerek ayaklanmayı bastırmıstır.
(M.Kemal bu orduda Kolağasıdır.)
2)II.Abdülhamit tahttan indirilmistir.Yerine V.Mehmet Resat padisahlığa getirilmistir.
3)Kanun-i Esasinin bazı maddeleri değistirilmistir.
NOT: II.Abdülhamit'in tahttan indirilmesiyle Osmanlı Devleti Yönetiminde iTTiHAT VE TERAKKi DÖNEMi
baslamıs,bu dönem 1918'de imzalanan Mondros ateskes Antlasmasına kadar sürmüstür.Bu geçen 9
yıl içinde Osmanlı Devleti Trablusgarp, Balkan ve I.Dünya Savaslarını yasamıs ve çok ağır yenilgiler almıstır
.I. VE II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ FİKİR AKIMLARI:
* OSMANLICILIK:
Tanzimat döneminin sonlarına doğru bazı Osmanlı Aydınları GENÇ OSMANLILAR adıyla bir cemiyet kurdular. Bunların amacı Fransız ihtilali sonucu yayılan "Milliyetçilik" akımının Osmanlı Devleti üzerinde etkisini kırmaktı. Bunun için dil,din ve ırk farkı gözetmeksizin herkesin esit haklara sahip olmasını savunuyorlardı. Bu milletlere yönetimde temsil hakkı verilirse Osmanlı Devletinden ayrılmayacaklarını düsünüyorlardı.
* İSLAMCILIK (Panislamizm):
Genç Osmanlıların (jön Türkler) Osmanlıcılık fikrine karsı II. Abdülhamit bu düsünceyi savunmustur. Padisahın bunda iki amacı vardı:
a)Dar anlamda: imparatorluğu korumak ve devam ettirmek.
b)Genis anlamda: Hilafet çatısı altında dünya islam birliğini sağlamaktı. Bu düsünceyi savunanlara göre din ile millet birdir. Hangi milletten olursa olsun müslümanların halifenin etrafında birleşmesi gerekir.
NOT: İslamcılık düsüncesi de Osmanlıcılık gibi Milliyetçilik akımı karsısında etkili olamamıstır. Bunun en açık kanıtı da I.Dünya savasında Halifenin Cihad çağrısına müslüman Arapların uymamasıdır.
* TÜRKÇÜLÜK:
İslamcılık ve Osmanlıcılık düsüncelerinin geçerli olduğu dönemlerde pek yaygınlasamadı. Özellikle II.Mesrutiyet döneminde güç kazandı. Türkçülük düsüncesinin öncülerine göre devlet ancak
dili, soyu ve ülküsü bir olan topluma dayanılarak sürdürülebilirdi. Türkçülük akımı ZiYA GÖKALP'in katkılarıyla ilmi bir içerik kazanmısdır.
* BATICILIK:
ilk olarak askeri alanda baslayan batılılasma hareketi, daha sonra devlet ve toplum hayatında da etkisini gösterdi.V. MEHMED REŞAT DÖNEMİ (1909-1918)
TRABLUSGARP SAVAŞI :(1911)
AÇIKLAMA: XX. yy. basında Kuzey Afrikada sadece Trablusgarp Osmanlı egemenliğinde kalmıstı.(Daha önce Cezayir'i ve Tunus'u Fransızlar,Mısır'ı da ingilizler isgal etmislerdi.)
SEBEP:
italya'nın gelisen sanayisi için hammadde ve pazar arayısı, bunun içinde Osmanlının elindeki
Trablusgarp'a asker çıkarmaları.
SAVAŞ:
Osmanlı Devleti Trablusgarp'a(Libya) karadan asker gönderemiyordu. Çünkü Mısır ingilizlerin olduğundan kara yolu bağlantısı kesikti. Osmanlı Donanması italyan donanmasından zayıf olduğundan denizdenden de Trablusgarp'a müdahale edemedi. Bu yüzden aralarında M.Kemal ve EnverBey'in de bulunduğu gönüllü subaylar bölgeye giderek burada italyanlara karsı basarılı savaslaryaptılar. (Tobruk, Derne, Bingazi)
SEBEP:
1-italya'nın gelisen sanayisi için hammadde ve pazar arayısı, bunun içinde Osmanlının elindeki
Trablusgarp'a asker çıkarmaları.
SAVAŞ:
Osmanlı Devleti Trablusgarp'a(Libya) karadan asker gönderemiyordu. Çünkü Mısır ingilizlerin
olduğundan kara yolu bağlantısı kesikti. Osmanlı Donanması italyan donanmasından zayıf olduğundan denizdenden de Trablusgarp'a müdahale edemedi. Bu yüzden aralarında M.Kemal ve Enver Bey'in de bulunduğu gönüllü subaylar bölgeye giderek burada italyanlara karsı basarılı savaslar yaptılar. (Tobruk, Derne, Bingazi) Trablusgarp'ı ele geçirmekte zorlanan italyanlar Oniki Ada ve Rodos'u isgal ettiler. Bu
sırada Balkan Savası patlak verince Osmanlı Devleti barıs imzalamak zorunda kaldı.
SONUÇ: italyanlarla UŞİ (Ouchy) ANTLASMASI imzalandı. (1912)
Maddeleri:
1)Trablusgarp italya'ya verildi.
2)Oniki Ada ve Rodos geçici olarak italya'ya bırakıldı.(Balkan Savası sırasında Yunanlıların eline geçmesin diye)
NOT: italyanlar Balkan Savasından sonra sözlerinde durmayarak adalardan çekilmediler. II. Dünya
Savasından sonra adalar Yunanistan'a geçti.
UŞİ ANTLAŞMASININ ÖNEMİ :
Bu antlasmayla Osmanlı Devleti Kuzey Afrikadaki son toprağını da kaybetti.
BALKAN SAVAŞLARI :
Sebep:
Rusyanın Panslavist politikası ve sıcak denizlere inme düsüncesi doğrultusunda Balkan Devletlerini Osmanlıya karsı kıskırtması.
AÇIKLAMA: ingiltere, Osmanlı-Almanya yakınlasmasından rahatsızlık duyuyordu. Çünkü Almanya hem
Avrupa'nın güçlü bir devleti hem de ingiltere'nin sömürgelerine göz diken bir tavırda idi. ingiltere Almanya tehlikesine karsı daha zayıf durumda olan Rusya'yı kullanmaya karar verdi. 1908 yılında Estonya'nın baskenti REVAL'de yapılan görüsmelerden sonra ingiltere Rusya'yı Balkan ve Osmanlı politikasında serbest bıraktı. Yani Rusya boğazları ele geçirebilecek, ingiltere buna ses çıkarmayacaktı. Fırsatı değerlendiren Ruslar Balkan Devletlerini Osmanlı Devletine karsı kıskırttılar.
I. BALKAN SAVAŞI:
SAVAŞ:
Rusların kıskırtmasıyla Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Bulgaristan aralarında anlaşarak Osmanlı Devletine savas açtılar.
- Osmanlı Ordusunun bir bölümü savastan önce terhis edilmisti. Bu duruma bir de subaylar arasındaki siyasi çekismeler eklenince Osmanlı Devleti bütün cephelerde yenildi.
- Makedonya, Batı Trakya, Edirne ve Kırklareli isgal edildi. Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.
NOT: Balkanlarda Osmanlıdan ayrılarak bağımsız olan son devlet ARNAVUTLUK'dur.
SONUÇ:
Balkanların yeni haritasını belirlemek amacıyla LONDRA KONFERANSI toplandı.(1912) Londra
Konferansında Osmanlı devleti Midye-Enez çizgisinin batısında kalan topraklarını kaybetti. (Makedonya, Batı Trakya, Edirne, Kırklareli). Ayrıca Bozcada ve Gökçeada dısındaki bütün Ege adaları Yunanistan'a geçti.
II. BALKAN SAVAŞI:
SEBEP: I.Balkan savasında ençok toprağı Bulgaristan almıstı. Bu durumdan memnun olmayan Yunanistan,
Sırbıstan, Karadağ ve Romanya Bulgaristan'a savas açtılar. Bu durumdan faydalanan Osmanlı Devleti'de savasa girerek Edirne ve Kırklareli'yi Bulgarlardan geri aldı.
NOT: I.Balkan Savası Osmanlı Devletine karsı, II. Balkan Savası ise Bulgaristana karsı yapılmıstır.
SONUÇ: Osmanlı Devleti Bulgaristan ile iSTANBUL, Yunanistan ile ATiNA Anlasmalarını imzaladı.(1913)
NOT: istanbul ve Atina Antlasmalarında Bulgaristan ve Yunanistanda yasayan Türklere "Azınlık"
statüsü verildi.
NOT: Balkan Savaslarından sonra Talat,Cemal ve Enver Pasaların devlet idaresindeki etkinliği arttı.
OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞU (1299)
Kayı boyuna ait Ertuğrul Gazi yönetimindeki aşiret Anadolu Selçukluları zamanında Ankara dolaylarına yerleştirilmişlerdi. Sonraki süreçte Osman Bey idaresindeki kayı Türkleri Eskişehir ve Söğüt çevresine yerleştiler.
Osman Gazi Karacahisar İnegöl Yenişehir ve Bilecik yörelerini fethedince çevredeki Bizans tekfurları ordu kurdular Bu ordu, Osman Gazi idaresindeki birlikler tarafından Koyunhisar (Bafeon) Savaşında yenilgiye uğratıldı (1302). Böylece Osmanlılar ilk zaferlerini kazandılar.
Orhan Gazi Dönemi (1324–1362)
1.Bursa fethedildi ve başkent yapıldı.
2.İznik'in fethine girişildi. Bunu önlemek isteyen Bizans kralının kurduğu ordu Maltepe (Pelekonon) Savaşında yenilgiye uğratıldı (1329). Böylece Osmanlılar, Bizans devletiyle doğrudan yaptıkları bu savaşı kazandılar. Savaştan sonra İznik başkent yapıldı.
3.Bizansta taht kavgasına giren Kantakuze'ne yardım edildi. Bu yardım karşılığında Geliboludaki Çimpe Kalesi kazanıldı. Gelibolunun fethine girişildi. Kazanılan Tekirdağ dolaylarına Anadolu'dan getirilen Türkler yerleştirildi.
2.İznik'in fethine girişildi. Bunu önlemek isteyen Bizans kralının kurduğu ordu Maltepe (Pelekonon) Savaşında yenilgiye uğratıldı (1329). Böylece Osmanlılar, Bizans devletiyle doğrudan yaptıkları bu savaşı kazandılar. Savaştan sonra İznik başkent yapıldı.
3.Bizansta taht kavgasına giren Kantakuze'ne yardım edildi. Bu yardım karşılığında Geliboludaki Çimpe Kalesi kazanıldı. Gelibolunun fethine girişildi. Kazanılan Tekirdağ dolaylarına Anadolu'dan getirilen Türkler yerleştirildi.
4.Karesi Beyilğine son verildi. Rumeliye geçiş yolu Çimpe kalesiyle birlikte açılmış oldu.
5.Divan teşkilâtı kuruldu. Yaya ve Müsellem (atlı) askerlerden ilk düzenli ordu kuruldu. Böylece beylikten devlete geçiş sağlandı.
5.Divan teşkilâtı kuruldu. Yaya ve Müsellem (atlı) askerlerden ilk düzenli ordu kuruldu. Böylece beylikten devlete geçiş sağlandı.
I. Murat Dönemi (1362–1389)
1.Karamanlıların kışkırtması nedeniyle Ankara'yı idrelerine alan Ahiler'den Ankara geri alındı.
2.Rumeli'de yapılan Sazlıdere Savaşı kazanıldı. Bundan sonra Edirne fethedildi (1363)
3.Papalık Edirne'nin fethine tepki olarak propoganda yaptı Bunun sonucu Balkanlı uluslar Haçlı Ordusu kurdular. Haçlılar Sırpsındığı Savaşında yenilgiye uğratıldı (1364).
4.Sırpların kurduğu haçlı ordusu Çirmen Savaşında yenilgiye uğratıldı. (1371)
5.Hamitoğulları Beyliğinden Toprak satın alındı.
6.Karamanlılar, Osmanlıların Anadoluya yönelmesine karşı çıktılar Osmanlıların yaptıkları savaşla karamanlılara üstünlüklerini kabul ettirdiler.
7.Balkanlarda bir Osmanlı akıncı birliği Ploşnik Savaşında yenilgiye uğratıldı. Bundan yararlanan Sırplar Osmanlıları Balkanlardan atmak için birleşik Haçlı ordusu kurdular. I. Murat, bu haçlı ordusunu I. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1389) Ancak Savaş sonunda I. Murat bir Sırplının saldırısıyla öldü.
5.Hamitoğulları Beyliğinden Toprak satın alındı.
6.Karamanlılar, Osmanlıların Anadoluya yönelmesine karşı çıktılar Osmanlıların yaptıkları savaşla karamanlılara üstünlüklerini kabul ettirdiler.
7.Balkanlarda bir Osmanlı akıncı birliği Ploşnik Savaşında yenilgiye uğratıldı. Bundan yararlanan Sırplar Osmanlıları Balkanlardan atmak için birleşik Haçlı ordusu kurdular. I. Murat, bu haçlı ordusunu I. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1389) Ancak Savaş sonunda I. Murat bir Sırplının saldırısıyla öldü.
Yıldırım Beyazıt Dönemi (1389–1402)
1.I. Murat'ın kararı üzerine hükümdar oldu. Taht kavgasına gireceğinden şüphelendiği kardeşi Yakup'u öldürttü.
2.Karamanlılar dahil Batı Anadolu'daki beyliklere son verdi. Böylece büyük ölçüde siyasi birliği sağladı.
3.İstanbul'u ilk kez kuşattı. Bunun üzerine Batı Avrupa uluslarının katılımıyla büyük bir Haçlı ordusu kuruldu. Yıldırım Beyazıt bu orduyu Niğbolu Savaşında yendi (1396).
4.Yıldırım Beyazıt Bizans'ı ikinci kez kuşattı. Karadenizden Bizans'a gelecek yardımları önlemek için Anadolu Hisarını (Güzelce Hisarı) yaptırdı. Kuşatma sürerken Doğu Anadolu'da Timur tehlikesi belirdi. Bunun üzerine Bizans'la anlaşma yapılarak kuşatma kaldırıldı. Bu anlaşmaya göre:
a)Bizans yıllık vergi verecek.
b)İstanbulda bir müslüman Mahallesi kurulacak
c)Haliç'e bir Osmanlı birliği yerleştirilecek.
Ankara savaşı(1402)
Nedenleri
1.Timur'a topraklarını kaptıran Karakoyunlu ve Celayir hükümdarlarının Osmanlı Devleti'ne sığınmaları Timur'un bunları kendisine teslim edilmesini istemesi.
2.Yıldırım Beyazıt'ın, beyliklerine son verdiği Anadolu beylerinin Timur'dan yardım istemeleri.
3.Timur'un, kendi üstünlüğünün tanınmasını istemesi.
Ankara Savaşını Timur kazandı.
2.Yıldırım Beyazıt'ın, beyliklerine son verdiği Anadolu beylerinin Timur'dan yardım istemeleri.
3.Timur'un, kendi üstünlüğünün tanınmasını istemesi.
Ankara Savaşını Timur kazandı.
Sonuçlar
1.Anadolu'da siyasi birlik bozuldu. Bu durum savaşın en önemli sonucudur. Çünkü beylikler yeniden kurulmuştur.
1.Anadolu'da siyasi birlik bozuldu. Bu durum savaşın en önemli sonucudur. Çünkü beylikler yeniden kurulmuştur.
2.Yıldırım Beyazıt öldü ve oğulları arasında taht kavgaları başladı.
3.Yıldırımın oğulları arasındaki taht kavgası döneminde (fetret devrinde) devlet dağılma tehlikesi geçirdi. 11 yıl süren bu kavgayı Çelebi Mehmet kazanmıştır.
Çelebi Mehmet Dönemi (1413–1421)
1.Bozulan devlet kurumlarını yeniden sağlamlaştırdı. Anadolu'da otoriteyi yeniden sağladı. Böylece devleti dağılmaktan kurtardı. Bu çalışmalarından dolayı Çelebi Mehmet devletin ikinci kurucusu sayılmıştır.
2.Ege denizinde Venediklilere ait adalardan Anadolu kıyılarına saldırılar oldu. Bundan dolayı Venediklilerle ilk büyük deniz savaşı yapıldı. Osmanlının deniz gücü zayıftı. Osmanlılar yenildi. Bizans'ın araya girmesiyle anlaşma yapıldı.
3.Fetret dönemindeki siyasi ve sosyal sorunları gerekçe gösteren Şeyh Bedrettin isyan çıkardı. Rumelide çıkan bu isyan bastırıldı. (1420)
4.Timur'un Semerkant'a götürdüğü Mustafa Çelebi geri dönerek taht kavgasına girdi. Mücadeleyi kaybedince Bizans'a sığındı. Bu kişinin gerçek Şehzade Mustafa Çelebi olmadığı iddia edildi. Bundan dolayı bu olaya "Düzmece Mustafa Olayı" denilmiştir.
II. Murat Dönemi (1421–1451)
1.Bizans Devleti Mustafa Çelebi'nin başlattığı taht kavgasını yeniden destekledi. II. Murat bu mücadeleyi kazandı. Mustafa Çelebi öldürüldü.
2.Karaman ve Germiyan Beyleri Osmanlının otoritesini sarsmak için II. Muratın kardeşi Şehzade Mustafa'yı taht kavgasına sürüklediler. II. Murat bu mücadeleyi kazandı.
3.Osmanlı orduları Balkanlarda Macarlarla yaptıkları savaşları kaybettiler. Bunun üzerine II. Murat barış istedi. Macarlarla Edirne Segedin Anlaşması imzalandı (1444). Anlaşmaya göre
a)10 yıl savaş olmayacak.
b)Tuna sınır sayılacak.
4.II. Murat iktidarı küçük yaştaki II. Mehmete bıraktı. Ancak devlet adamları arasında sorunlar çıktı. Macarlar anlaşmayı bozdular. II. Murat yeniden padişahlığa geldi. Macarlar Varna Savaşında yenilgiye uğratıldı (1444).
5.II. Murat iktidarı tekrar bıraktı. Yine aynı sorunlar çıktı. II. Murat tekrar padişahlığa geldi. Macarların yönetimindeki haçlı ordusunu II. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1448). Balkanlı uluslar bir daha saldırı düzenlemediler. Böylece Osmanlıların Balkanlara yerleşmesi kesinleşmiştir
b)Tuna sınır sayılacak.
4.II. Murat iktidarı küçük yaştaki II. Mehmete bıraktı. Ancak devlet adamları arasında sorunlar çıktı. Macarlar anlaşmayı bozdular. II. Murat yeniden padişahlığa geldi. Macarlar Varna Savaşında yenilgiye uğratıldı (1444).
5.II. Murat iktidarı tekrar bıraktı. Yine aynı sorunlar çıktı. II. Murat tekrar padişahlığa geldi. Macarların yönetimindeki haçlı ordusunu II. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1448). Balkanlı uluslar bir daha saldırı düzenlemediler. Böylece Osmanlıların Balkanlara yerleşmesi kesinleşmiştir
OSMANLI DEVLETİNİN GERİLEME DÖNEMİ (1699-1792)
18. YÜZYIL PADİŞAHLARI
1. II. Mustafa (1695-1703) - IV. Mehmet'in oğlu
2. III. Ahmet (1703-1730) - IV. Mehmet'in oğlu
3. I. Mahmut (1730-1754) - II. Mustafa'nın oğlu
4. III. Osman (1754-1757) - II. Mustafa'nın oğlu
5. III. Mustafa (1757-1774) - III.Ahmet'in oğlu
6. I. Abdülhamit (1774-1789) - III.Ahmet'in oğlu
7. III. Selim (1789-1807) - III.Mustafa'nın oğlu
18. YÜZYILIN ÖZELLİKLERİ:
1)Osmanlı Devleti 18. yüzyıla ilk defa toprak kaybeden bir devlet olarak girdi (KARLOFÇA). Bu yüzden bu yüzyılın baslarında kaybettiği toprakları geri alma çabasına girdi.
2)Osmanlı Devleti 17. yüzyılda en çok AVUSTURYA ile savasmıstı. 18. yüzyılda ise en çok RUSYA ile savasacak.
3)Kanuni'den beri dostumuz olan Fransa 18. yüzyılın sonlarında(1798) Mısır'a saldırınca bu ülke ile iliskilerimiz bozulacak.
4)Bu yüzyılda Osmanlı Devleti'nin toprak kaybı hızlanacak, Avrupa'nın bilim ve tekniği alınmaya çalısılsa da yeterli olmayacak, sonuçta Osmanlı Devleti Avrupa'nın üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalacak.
III. AHMET DÖNEMİ (1703-1730)
Karlofça'da Kaybedilen Yerleri Kurtarma Çabaları:
1) PRUT SAVASI (1711)
Gelismeler:
Ruslar (Çar Deli Petro) denizlere inme politikasının sonucu olarak Baltık Denizi kıyıları için iSVEÇ ile savasmıs, Ruslara yenilen isveç kralı "DEMiRBAS SARL" Osmanlı Devletine sığınmıstı
Sebepler: a)- isveçlileri takip eden Rus kuvvetlerinin Osmanlı topraklarına girerek tahrip etmeleri,
b)Osmanlı Devletinin 1700 istanbul Antlasmasında Ruslara verdiği AZAK Kalesi'ni geri almak istemesi.
c)Rusya'nın Osmanlı Ortodokslarını ayaklanmaya tesvik etmesi.
Savas:
1711 yılında Baltacı Mehmet Pasa komutasındaki Osmanlı ordusu Rus ordusunu yendi.
Sonuç:
Prut Antlasması imzalandı.(1711)
Maddeleri:
1- Ruslar Azak Kalesini geri verecek ve istanbul'da elçi bulunduramayacaklardı.
2- isveç Kralı ülkesine rahatça geri dönebilecekti.
3- Ruslar Kırım ve Lehistan islerine karısmayacaklardı.
OSMANLI - VENEDİK VE AVUSTURYA SAVAŞLARI (1715-1718)
Osmanlıların 1711'de Ruslardan Azak Kalesini geri almaları Karlofça'da kaybettiği diğer yerleri de geri almaları umudunu güçlendirdi. 1715'de Osmanlı Devleti Mora'yı Venediklilerden geri almak için savası baslattı. Osmanlı Devleti'nin Venediklilere karsı basarılar kazanması üzerine sıranın kendisine geldiğini gören Avusturya'da savasa girdi.(1716) Ancak Osmanlı Devleti aynı basarıyı Avusturya'ya karsı gösteremedi.
SONUÇ: PASAROFÇA ANTLASMASI imzalandı.(1718)
Maddeleri:
1- Mora Osmanlılar'da kalacak.
2- Osmanlı Devleti Belgrat'ı ve Eflak'ın bir bölümünü Avusturya'ya verdi.
NOT: Osmanlı Devleti Pasarofça Antlasmasından sonra Avrupadaki olaylardan uzak kalarak bir barıs siyaseti izledi. 1718-1730 yılları arasındaki bu döneme LALE DEVRi denir.
LALE DEVRİ
1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlasmasından 1730 yılındaki "Patrona Halil isyanı"na kadar geçen döneme Lale Devri denir. Bu dönemin padisahı III. Ahmet, Sadrazamı Nevsehirli Damat ibrahim Pasa'dır.
LALE DEVRİNİN ÖZELLİKLERİ:
Bu dönemde Avrupa ile savas yasanmamıs, barıs içinde yasamak fikri ortaya çıkmıstır. Osmanlı Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi sehirlere elçiler göndermistir. Bu devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar sunlardır:
a) Matbaa kuruldu. (Sait Efendi ve ibrahim Müteferrika tarafından 1727'de İstanbul'da kuruldu. Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügatı'dır.)
b) Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü olusturuldu.
c) Yalova'da kağıt, istanbul'da kumas ve çini fabrikaları kuruldu.
d) Yeni Kütüphaneler açıldı. Doğu ve batı eserleri tercüme edildi.
e) Çiçek asısı yaygınlık kazandı.
f) Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı.
g) Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelisti.
LALE DEVRİNİN SONA ERMESİ:
Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken istanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yasam sürdürmeleri, eğlenceye düskünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu. Patrona Halil isimli bir yeniçeri bu durumdan memnun olmayanları yanına alarak isyan çıkardı. isyan sonucu Nevsehirli Damat ibrahim Pasa ve yakınları öldürüldü. Padisah III. Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
I. MAHMUT DÖNEMİ (1730-1754) :
OSMANLI - AVUSTURYA + RUSYA SAVAŞLARI :(1736-1739)
Sebep: Rusya ve Avusturya'nın Osmanlı'ya karsı ittifak kurmaları ve Rusların Azak kalesini ele geçirmeleri.
Savas: 1736'da Rusya ile baslayan savasa Avusturya'da katıldı. Osmanlı Devleti iki devlete karsı da basarılar kazandı.
Sonuç: Her iki Devlet ile Osmanlı Devleti arasında BELGRAT ANTLASMALARI imzalandı. (1739)
Maddeleri:
1- Avusturya'dan Pasarofça antlasmasıyla verilen yerler geri alındı.
2- Ruslar Azak Kalesini yıkmayı ve Azak Denizinde savas ve ticaret gemisi bulundurmamayı kabul etti.
NOT: Belgrat Antlasması Osmanlı Devletinin Batıda imzaladığı son KAZANÇLI antlasmadır.
NOT: Belgrat antlasmaları sırasında Fransa Osmanlıların lehine arabuluculuk yapmıstı. Bunun karsılığı olarak 1740 yılında I. Mahmut tarafından Fransa'ya verilen KAPiTÜLASYONLAR "sürekli" hale getirildi.
OSMANLI - İRAN SAVAŞLARI:
1639 yılında imzalanan KASR-I SiRiN antlasmasından sonra durulan Osmanlıiran iliskileri iran'daki iç karısıklıklardan yararlanmak isteyen Osmanlıların iran'a saldırmasıyla yenide bozulmus, zaman zaman süren savaslardan kalıcı bir sonuç elde edilememistir. 1746 yılında Kasr-ı Sirin Antlasmasındaki sınırlar kabul edilerek savaslara son verilmistir.
III. OSMAN DÖNEMİ (1754-1757)
III. Osman döneminde önemli bir siyasal gelisme olmamıstır.
III. MUSTAFA DÖNEMİ (1757-1774)
1768-1774 OSMANLI - RUS SAVAŞI
Sebep: Rusların Lehistan içislerine karısarak, kral seçimine müdahale etmeleri üzerine Lehistan halkı yeni krala isyan ederek karsı çıkmıs, bunun üzerine Ruslar isyancı Lehlileri yenerek, Osmanlı topraklarına kadar kovaladılar. Osmanlı Devleti Rusya'ya savas açtı.(1768)
NOT: Lehistanın bağımsız kalması Osmanlı Devleti için çok önemliydi. Çünkü Lehistan Osmanlı Devleti ile Rusya arasında "tampon devlet" durumundaydı.
Savas: Rus Ordusu Kırım'ı isgal etti, Eflak ve Boğdan'ı ele geçirdi. Baltık Denizinden Akdeniz'e geçen Rus donanması 1770 yılında ÇESME limanında Osmanlı Donanmasını yaktı.
Sonuç: Ruslarla "Küçük Kaynarca Antlasması" imzalandı.(1774)
I. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ
KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI (1774)
Maddeleri:
1)Kırım'a bağımsızlık verilecek, Kırım sadece dini bakımdan halifeye(padisah) bağlı kalacak.
2)Kılburun, Yenikale, Kerç ve Azak Kalesi Ruslara verilecek.
3)Eflak-Boğdan, Ege adaları ve Gürcistan Osmanlılarda kalacak.
4)İngiltere ve Fransa'ya verilen Kapitülasyonlar Rusya'ya da verilecek.
5)Ruslar Osmanlı hakimiyetindeki Ortodoksların koruyucusu (hamisi) olacak.
6)Ruslar istanbul'da daimi bir elçi bulundurabileceklerdi.
KÜÇÜK KAYNARCANIN ÖNEMİ:
Küçük kaynarca'nın en önemli maddeleri Kırım'a bağımsızlık ve Rusların Ortodoksların hamisi sayılması maddeleridir.
- Kırım'a bağımsızlık verilmesiyle, Ruslar Kırım'ı ele geçirme konusunda önemli bir adım atmıslardır. Nitekim çok geçmeden, 1783 tarihinde Kırım'ı isgal ederek Rus topraklarına katmıslardır. Böylelikle Fatih döneminden beri devam eden Karadeniz'deki Türk egemenliği sona erecektir.
- Ruslar Osmanlı Ortodoklarının koruyucusu olmaları ile, Osmanlı Devletinin iç islerine sık sık karısacaklar, böylelikle Balkan milletleri üzerinde etkili olacaklardır.
OSMANLI - AVUSTURYA + RUSYA SAVAŞLARI :(1787-1792)
Sebepler:
1- Osmanlı Devleti'nin Kırım'ın Ruslar tarafından isgalini unutamaması. (1783'de II. Katerina Kırım'ı isgal ederek Rusya'ya kattığını ilan etmis,binlerce Türk'ü kılıçtan geçirmisti.Osmanlı Devleti bu olup bittiye ses çıkaramamıstı.)
2- Rusya ve Avusturya Osmanlı Devletinin Balkan topraklarını paylasma konusunda anlastılar. Anlasmaya göre eğer istanbul alınırsa "Bizans imparatorluğu" yeniden kurulacaktı.
Savas: Anlasmayı haber alan Osmanlı Devleti zaten Kırım'ın acısını unutamadığından Rusya'ya savas ilan etti. Avusturya'da savasa katılınca Osmanlı Devleti her ikisine karsı savasmak zorunda kaldı.
Sonuç: Avusturya Osmanlı Devletiyle ZiSTOVi ANTLASMASI'nı imzalayarak (1791) Rusya'yı yalnız bıraktı.
Çünkü: Avusturya, bu sırada çıkan Fransız ihtilalinden olumsuz sekilde etkilenmisti.
NOT: Zistovi Antlasmasıyla Avusturya savastan önceki sınırlarına çekildi. Bundan sonra Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında ciddi bir savas olmamıs, hatta I. Dünya Savasında Osmanlı Devletiyle birlikte savasmıstır.
NOT: Fransız ihtilalinin yaydığı "Milliyetçilik" akımından en çok etkilenen iki devlet Avusturya ve Osmanlı Devleti'dir. Zistovi Antlasmasından sonra tek basına kalan Rusya ile savas 1792'ye kadar sürdü. Sonuçta YAS ANTLASMASI imzalandı.(1792) Yas Antlasmasıile Osmanlı Devleti Kırım'ın Rusya'ya ait olduğunu kabul etti. Yas Antlasması Osmanlı Devletinin Dağılma Döneminin baslangıcı sayılır.
(1798 -1801) OSMANLI - FRANSA SAVAŞI (MISIR'IN İŞGALİ)
* SAVAŞIN SEBEPLER:
1789 yılında Fransız ihtilali meydana gelmisti. Fransa Arnavutluk'taki bazı kıyıları ele geçirince Osmanlı Devleti ile komsu oldu. Fransızlar hem Osmanlı'nın Balkan Milletlerini bağımsız olmaya tesvik ediyor, hem de sömürgecilik faaliyetine baslıyorlardı. 1798 yılında NAPOLYON BONAPART Mısır'ı isgal etti. Amacı hem Osmanlı topraklarından pay almak, hem de ingiltere'nin Hindistan'la olan bağlantısını kesmekti.
SONUÇ: ingiltere ve Rusya Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldılar. Yeni kurulan "Nizam-ı Cedit" ordusu AKKA KALESi önünde Napolyon'u yendi.
NOT: Bu Napolyon'un ilk yenilgisiydi. Nizam-ı Cedit'in ise ilk ve son basarısıydı. Fransa 1801'de imzalanan EL-ARiS Antlasmasıyla Mısır'dan geri çekilmek zorunda kaldı.
18. YÜZYIL ISLAHAT HAREKETLERİ
AÇIKLAMA: 17. yüzyılda II. Osman(1618-1622), IV.Murat(1623-1640), Kuyucu Murat Pasa,
Tarhuncu Ahmet Pasa ve Köprülüler sülalesinden sadrazamların ıslahatlar yaptıklarını belirtmistik. Daha çok
iç isyanları bastırmak, asayisi sağlamak, devlet otoritesini yeniden kurmak, maliyeyi düzeltmek, Tımar sistemini düzeltmek ve Kapıkulu ocaklarını ıslah etmek seklinde gelisen bu ıslahatlar genel olarak yüzeysel kaldığından istenen sonuçlara tam olarak ulasılamamıstı. Daha çok eski devirlerdeki uygulamaların devamı seklinde olan ve çok sert tedbirlerle kötülükleri önleme düsüncesine dayanan bu ıslahatlar kalıcı sonuçlar getirmedi. Devletin eski gücüne ulasmasını sağlayamadı.
18. YÜZYIL ISLAHAT HAREKETİNİN KARAKTER ÖZELLİKLERİ:
18. yüzyılda daha köklü değisikliklere ihtiyaç duyuldu. Avrupa'nın askeri ve teknik üstünlüğü görüldü ve kabul edildi. Bu yönde gelisme sağlanmaya çalısıldı. Bu yüzyıldaki Islahatları söyle sıralayabiliriz:
LALE DEVRİ ISLAHATLARI (1718-1730):
1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlasmasından 1730 yılındaki "Patrona Halil isyanı"na kadar geçen döneme Lale Devri denir. Bu dönemin padisahı III. Ahmet, Sadrazamı Nevsehirli Damat ibrahim Pasa'dır.
LALE DEVRİNİN ÖZELLİKLERİ:
Bu dönemde Avrupa ile savas yasanmamıs, barıs içinde yasamak fikri ortaya çıkmıstır. Osmanlı Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi sehirlere elçiler göndermistir.
Bu devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar sunlardır:
a)Matbaa kuruldu. (Sait Efendi ve ibrahim Müteferrika tarafından 1727'de istanbul'da kuruldu. Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügatı'dır.)
b)Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü olusturuldu.
c)Yalova'da kağıt, istanbul'da kumas ve çini fabrikaları kuruldu.
d)Yeni Kütüphaneler açıldı. Doğu ve batı eserleri tercüme edildi.
e)Çiçek asısı yaygınlık kazandı.
f)Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı.
g)Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelisti.
* I. MAHMUT DEVRİ ISLAHATLARI (1730-1754)
Patrona Halil isyanı sonucu Nevsehirli Damat ibrahim Pasa ve yakınları öldürüldü. Padisah III. Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
Önemli Siyasi Olayları:
a)1736-1739 Osmanlı-Rus+Avusturya Savasları sonucunda BELGRAT Antlasması imzalandı.
b)1740 Yılında Fransızlara verilen Kapitülasyonlar sürekli hale getirildi.
c)1746 yılında iran'la Kasr-ı Sirin Antlasmasındaki sınırları kabul eden antlasma imzalandı.
Islahatlar:
a)Humbaracı Ahmet Pasa, Topçu ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yaptı.
b)Üsküdar'da KARA MÜHENDiSHANESi (Mühendishane-i Berri Hümayun) adlı bir subay okulu açıldı.
* III. MUSTAFA DEVRİ ISLAHATLARI (1757-1774):
III.Mustafa döneminde Lehistan meselesi yüzünden 1768-1774 Osmanlı-Rus Savası yapıldı. Savas Osmanlı Devleti için felaketle sonuçlandı. III. Mustafa kederinden öldü.(1774)
Islahatlar:
a)"Baron Dö Tot" Sürat topçuları adlı bir birlik kurdu, topçu ve istihkam sınıflarını yetistirdi.
b)Hendeshane adlı okulda denizcilik ve topçuluk eğitimi verildi.(Mühendishane-i Bahri Hümayun)
c)Maliyede düzenlemeler yapıldı.
I. ABDÜLHAMİT DEVRİ ISLAHATLARI (1774-1789):
III. Mustafa'nın ölümüyle yerine I.Abdülhamit geçti.
Önemli Siyasi Olayları:
a)Küçük Kaynarca Antlasması imzalandı.(1774)
b)1783'de Ruslar Kırım'ı isgal etti.
c)1787-1792 Osmanlı-Rus+Avusturya savası basladı. 1789'da ölümüyle yerine
III.Selim geçti.
Islahatlar:
a)- istanbul'da bir istihkam okulu açıldı.
b)- Maliye'de ve askeri alanda ıslahatlara devam edildi.
* III. SELİM DEVRİ ISLAHATLARI (1774-1789):
Önemli Siyasi Olayları:
a)Basa geçtiğinde Osmanlı Devletiyle Rusya+Avusturya savası devam ediyordu.(1787-1792)
b)1789'da Fransız ihtilali çıktı.
c)Bunun üzerine Avustuya 1791'de savastan çekilerek Zistovi Antlasmasını imzaladı.
d)Tek basına kalan Rusya da 1792'de YAS antlasmasını imzaladı.
e)Napolyon 1798'de Mısır'ı isgal etti. Nizamı Cedit Fransız ordusunu AKKA'da yendi. Fransızlar Mısır'dan çekildi.
f)Fransız ihtilalinin etkileri Osmanlı Devletinde görülmeye baslandı. 1804'de Sırp isyanı çıktı.
g)1806-1812 Osmanlı Rus Savası basladı.
h)1807'de Kabakçı Mustafa Olayı ile tahttan indirildi.
Islahatlar: III. Selim Döneminde yapılan Islahatlara genel olarak Nizam-ı Cedit(Yeni Düzen) denilmistir.
a)Nizam-ı Cedit Ordusunu kurarak, yeniçeri ocağını geri plana düsürdü.(isveçli subayların eğittiği bu ordu, Akka'da Napolyon'u yenmeyi basardı.)
b)Islahat hareketlerine ve Nizam-ı Cedit ordusuna gelir sağlamak amacıyla iRAD-I CEDiT adıyla yeni bir hazine kurdu.
c)Kara ve deniz mühendishaneleri genisletildi.
d)Yeniçeri ve diğer Kapıkulu Ocakları düzene sokuldu.
e)Tersaneler yenilendi, modern toplar döküldü.
f)Avrupa'daki gelismeleri öğrenmek için Paris, Londra,Viyana ve Berlin'de devamlı elçilikler açıldı.
g)ilmiye sınıfında ve devlet dairelerinde düzenlemeler yapıldı.
h)Bilim ve sanat eserleri batı dillerinden Türkçe'ye çevrildi.
DAĞILMA DÖNEMİ
19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ:
19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİNİ SARSAN OLAYLAR:
1)Sırp isyanı (1804)
2)1806-1812 Osmanlı-Rus Savası ve Bükres Antlasması
3)Yunan isyanı
4)1828-1829 Osmanlı-Rus Savası ve Edirne Antlasması
5)Mısır Valisi Kavalalı mehmet Ali Pasa'nın isyanı
6)Kırım Savası(1853-1856)
7)93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savası)
II. MAHMUT DÖNEMİ (1808-1839)
SIRP İSYANI (1804)
Sebepleri:
1)Fransız ihtilalinin Milliyetçilik, bağımsızlık ve hürriyet gibi fikirlerinin sırplar üzerinde etkili olması
2)Savasların Sırbistan toprakları üzerinde geçmesi ve bu savaslar sırasında Sırbistan'ın sık sık el değistirmesi
3)Sırbistan'daki Yeniçerilerin olumsuz davranısları
4)Rusyanın kıskırtması
isyan: Bu sebeplerden dolayı 1804'de KARA YORGi liderliğinde Sırplar ayaklandı.
NOT: Osmanlı Devletinde "Milliyetçilik" akımı neticesinde ayaklanan ilk topluluk SIRPLAR'dır.
Sırplarla ilgili Antlasmalar:
1)1806-1812 Osmanlı Rus Savası sonucunda Ruslarla imzalanan BÜKRES ANTLASMASI'nda Sırplara bazı haklar verildi.
2)1828-1829 Osmanlı-Rus Savası sonucunda Ruslarla imzalanan EDiRNE ANTLASMASI'nda Sırplara özerklik verildi.
3)1877-1878 Osmanlı-Rus Savası sonucunda imzalanan Ayestefanos ve BERLiN ANTLASMASI'nda Sırbistan bağımsızlığına kavustu.
OSMANLI - RUS SAVAŞI: (1806-1812)
Sebepler:
1)Rusların Sırp isyanını desteklemesi ve Balkan Milletlerini kıskırması.
2)Rusya'nın Eflak-Boğdan'ı isgal etmesi. Savas:
*Rusların Eflak-Boğdan'ı isgal etmesi karsısında Fransa'nın etkisiyle Osmanlı Devleti Rusya'ya savas ilan etti. Osmanlı-Fransız yakınlasması karsısında ingiltere Rusya'nın yanında yer aldı.
*ingilizler Ruslara destek için donanmalarını istanbul'a gönderdiler. istanbul'a sadece denizden yapacakları bir saldırıyla basarılı olamayacaklarını anlayarak geri döndüler. Bu defa Mısır'a saldıran ingilizleri Mısır Valisi Mehmet Ali Pasa püskürtttü.
*Fransa 1807'de Rusya ile "Tilsit Antlasmasını" imzalayarak, dostluk kurdu. Yalnız kalan Osmanlı Devleti ingiltere'ya yaklastı. ingiltere ile " Çanakkale (Kale-i Sultaniye)" antlasmasını imzaladı.
*Bu arada Ruslar Osmanlı topraklarında ilerliyordu.
*Avrupa'da siyasi ortam yeniden değisti. Fransa ile Rusya'nın arası yeniden açıldı. Rusya'ya silahlarını çeviren Fransa bu defa Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldı. Fransa'ya güvenemeyen Osmanlı Devleti Rusya ile BÜKRES ANTLASMASINI imzalayarak savası sona erdirdi.
Sonuç: Ruslarla BÜKRES ANTLASMASI imzalandı.(1812)
1)iki devlet arasında Tuna nehri sınır olacak.
2)Ruslar Beserabya hariç isgal ettiği yerleri geri verecek.
3)Sırplara bazı haklar verilecekti.
YUNAN İSYANI SEBEPLERİ:
1) Fransız ihtilalinin milliyetçilik, bağımsızlık gibi fikirlerinin etkisi
2) Rusya'nın ve Avrupa Devletleri'nin kıskırtması
3) 1804 de kurulan Etniki Eterya Cemiyeti'nin çalısmaları
İSYAN:
1821'de Mora'da baslayan isyan kısa sürede büyüdü. Osmanlı hükümeti Mısır Valisi Mehmet Ali Pasa'dan yardım istedi. M.Ali Pasa yardım karsılığında II.Mahmut'tan Mora ve Girit valiliklerinin kendisine verilmesini istedi. Osmanlı ve Mısır donanması isyanı bastırdı ve NAVARiN limanına çekildi. Ancak Yunan isyanının bastırılması Batılıların isine gelmedi. ingitere, Fransa, Rusya ve Avusturya Osmanlı devleti'ne ültimatom vererek Yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istediler. Bu istek reddedilince Osmanlı ve Mısır donanmasını NAVARiN de yaktılar. Rusya Osmanlı'ya savas ilan etti.
NOT: Navarin olayı Osmanlı Donanmasının yasadığı 4 felaketten biridir. Birincisi 1571 inebahtı, ikincisi 1770 Çesme, Üçüncüsü 1827 Navarin, Dördüncüsü 1853 Sinoptur.
OSMANLI - RUS SAVAŞI SEBEPLERİ:1828-1829
1)Ruslar'ın sıcak denizlere inmek istemesi
2)Osmanlının Rusya'dan Navarin'de yakılan donanmanın zararını talep etmesi
3)Osmanlı'nın Yunanlılar ve azınlıklarla ilgili Avrupa Devletlerinin ve Rusya'nın isteklerini reddetmesi.
SAVAS: Bu sebeplerden Rusyanın saldırısıyla savas basladı. Ancak Osmanlı Devleti böyle bir savasa hazır değildi.
ÇÜNKÜ:
1)Donanması Navarin'de yakılmıstı.
2)1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırılmıs, ASAKiR-i MANSURE-i MUHAMMEDiYE ordusu yeni kurulmustu.
3)Yunan ayaklanmasından dolayı bütün Avrupa Osmanlının karsısındaydı.
SONUÇ: Rusların ilerleyerek doğuda Erzurum'a, batıda Edirne'ye kadar gelmeleri üzerine Osmanlı devleti barıs istedi. Rusyayla EDiRNE ANTLASMASI imzalandı.(1829
)EDİRNE ANTLAŞMASI (1829)
Maddeleri:
1) Eflak-Boğdan ve Sırbıstan'a özerklik verildi.
2) Yunanistan bağımsız olacaktı.
3) Rus ticaret gemileri boğazlardan geçebilecekti.
4) Prut nehri sınır olacaktı.
5) Osmanlı Devleti savas tazminatı verecekti.
NOT: Osmanlı Devletinde bağımsızlığını elde eden ilk azınlık YUNANiSTAN'dır.
NOT: Osmanlının Yunan isyanı ve Rus savasıyla uğrasmasını fırsat bilen Fransa 1830' da CEZAYiR i isgal etti.
MISIR VALİSİ MEHMET ALİ PAŞA'NIN İSYANI SEBEPLERİ:
1)Yunan isyanının bastırılmasında II. Mahmut'a yardım eden Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Pasa'ya vaad edilen yerlerin verilmemesi
2)Mehmet Ali Pasa'nın Navarin olayından sonra padisahtan izin almadan ordu ve donanmasını geri çekmesi.
3)1828-1829 Osmanlı-Rus savasında yardım istenildiği halde Mehmet Ali Pasa'nın yardım göndermemesi
iSYAN:
II.Mahmut Mehmet Ali Pasa'yı görevden almak için hazırlanırken Mehmet Ali Pasa'nın oğlu ibrahim Pasa, üzerine gönderilen padisah kuvvetlerini yenerek Konya'ya ilerledi. Bu zor durum karsısında padisah yabancı devletlerden yardım istedi. ingiltere ve Fransa bu isteğe kayıtsız kaldılar. II. Mahmut son çare olarak (denize düsen yılana sarılır diyerek) Rusya'dan yardım istedi. Bir Rus donanması istanbul boğazını geçerek Büyükdere önlerine demirledi.Osmanlı Rus yakınlasması ingiltere ve Fransa'yı telaslandırdı. Hemen devreye girerek Mehmet Ali Pasa ya baskı yaptılar. Bunun üzerine Mehmet Ali Pasa ile II.Mahmut arasında KÜTAHYA ANTLASMASI imzalandı.(14 Mayıs 1833)
KÜTAHYA ANTLAŞMASI:(14 Mayıs 1833)
1)Mehmet Ali Pasa'ya Mısır ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiliği de verilecek.
2)Oğlu ibrahim Pasa'ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana Muhassıllığı (O bölgenin vergilerini toplama hakkı) verilecek.
NOT: Bu antlasma Mısır sorununu geçici olarak çözmüs fakat iki tarafta bu anlasmadan memnun olmamıstır.
NOT: Kütahya antlasmasına rağmen kendisini güvende hissetmeyen II.Mahmut Rusyayla HÜNKAR iSKELESi
antlasmasını imzalamıstır.(1833)
HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI: (8 Temmuz 1833)
1)Osmanlı bir saldırıya uğrarsa Ruslar asker ve donanma gönderecek, ancak masrafları Osmanlı ödeyecek.
2)Rusya bir saldırıya uğrarsa Osmanlı boğazları kapatacak. (ingiltere ve Fransa'ya karsı)
3)Bu antlasma 8 yıl sürecek.
ÖNEMi:
1)Rusya bu antlasmayle boğazlar üzerinde büyük avantaj sağlayıp,Karadenizdeki güvenliğini artırmıs oldu.
2)Bu antlasmayla BOĞAZLAR MESELESi ortaya çıkmıstır.
3)Bu antlasma Osmanlının boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını TEK BASINA kullandığı son antlasmadır.
NOT: Osmanlı Devleti Mısır ve Boğazlar meselesinde ingiltere'nin desteğini kazanmak için ingiltere ile 1838 BALTA LiMANI Antlasmasını imzalamıstır.Bu antlasma ile ingiltereye çok genis ekonomik haklar verilmis, Osmanlı ülkesinde tekel sistemi ve iç gümrük yönetimi kaldırılmıs böylece Osmanlı ekonomisinin çöküsü hızlanmıstır.
AÇIKLAMA: Kütahya antlasması fazla uzun sürmedi. 1839'da Mehmet Ali Pasa bağımsızlığını ilan etti. Oğlu
ibrahim Pasa üzerine gönderilen Osmanlı kuvvetlerini NiZiP'te yendi.ingiltere ve Fransa Hünkar iskelesi antlasmasına dayanarak Rusyanın boğazlara egemen olmasından çekindiklerinden hemen devreye girerek MISIR konusunda Londra'da uluslararası bir konferans düzenlendi.
NOT: Nizip yenilgisi haberi istanbul'a gelmeden II. Mahmut ölmüs, yerine Abdülmecid padisah olmustur.
II. MAHMUT DÖNEMİNDE ASKERİ ALANDA YAPILAN ISLAHATLAR:
1) Alemdar Mustafa Pasa,Nizam-ı Cedit ordusunun yerine Sekban-ı Cedit Ordusunu kurdu.
2) II.Mahmut Alemdar Mustafa Pasanın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Ceditin yerine ESKiNCi OCAĞINI kurdu.
3) 1826'da Yeniçeri Ocağını kaldırarak(Vakayı Hayriye Olayı) yerine ASAKiR-i MANSURE-i MUHAMMEDiYE ordusu kuruldu.
4) Yeni kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu tümen, tabur, bölük gibi birliklere ayrıldı. Eğitimi için Prusya'dan subaylar getirildi. Avrupaya subaylar gönderildi.
ABDÜLMECİD DÖNEMİ: (1839-1861)
LONDRA KONFERANSI (1840) (Mısırla ilgili)
Katılan Devletler: ingiltere,Avusturya,Prusya,Rusya ve Osmanlı Devleti
Maddeleri:
1)Mısır Valiliği,babadan oğula geçmek üzere Mehmet Ali Pasa'ya verilecek, fakat hukuki yönden Osmanlı'ya bağlı kalacak.
2)Mısırda vergiler padisah adına toplanacak, dörtte biri istanbul'a gönderilecek.
3)-Suriye,Adana ve Girit Osmanlı'ya geri verilecek.
NOT: Bu anlasmayla Mısır iç islerinde serbest, dıs islerinde Osmanlı'ya bağlı imtiyazlı bir eyalet haline geldi.
LONDRA KONFERANSI (1841) (Boğazlarla ilgili):
Hünkar antlasmasının süresi bitince Londra'da bir konferans toplandı. Toplantıya ingiltere, Rusya,Fransa, Avusturya, Prusya ve Osmanlı Devleti katıldılar. Londrada imzalanan boğazlar sözlesmesine göre;
Boğazlar Osmanlı Devleti'nin olacak,ancak Osmanlı barıs halindeyken boğazlar bütün savas gemilerine kapatılacaktı.
ÖNEMi:
1)Bu sözlesme ile boğazlar,devletlerarası bir statü kazandı.
2)Osmanlının boğazlar üerindeki hükümranlık haklarına kısıtlama getirilmistir.
3)Rusya boğazlar üzerindeki üstünlüğünü kaybederken, Fransa ve ingiltere Akdenizdeki güvenliklerini artırmıslardır.
TANZİMAT FERMANI (3 Kasım 1839)
Padisah: Abdülmecid
Sadrazam: Mustafa Reşid Pasa
Tanzimat Fermanının ilan Sebepleri:
1)Avrupalı Devletlerin iç islerimie karısmasına engel olmak.
2)Mısır ve Boğazlar konusunda Avrupalı Devletlerin desteğini kazanmak.
3)Devleti ve toplumu demokratik bir yapıya kavusturma isteği Bu nedenlerden dolayı 3 Kasım 1839 da Tanzimat Fermanı (Gülhane Hattı Hümayunu) ilan edildi.
NOT: Tanzimat Fermanının ilanıyla Osmanlı tarihinde yeni bir dönem açılmıs(Tanzimat Devri) ve bu devir
1876'ya kadar devam etmistir.
Tanzimat Fermanında yer alan konular:
1)Azınlıkların, can, mal ve namus güvenliği sağlanacak.
2)Vergi sistemi yeniden düzenlenerek, herkesten gelirine göre vergi alınacak.
3)Askerlik OCAK görevinden, VATAN görevi haline getirilecek. Azınlıklarda askere alınacak.
4)Kanunların her gücün üstünde olduğu kabul edilecek.
Tanzimat Fermanının Özellikleri:
1)-En önemli özelliği padisahın yetkilerini sınırlandırması ve kanunların her gücün üstünde olduğunun ifade edilmesidir.
2)Tanzimat Fermanı ANAYASACILIĞA ve DEMOKRASiYE(hukuk devletine, yani hukukun üstünlüğü esasına
dayanan devlet anlayısına)geçisin (BATILILASMANIN) ilk asamasıdır.
3)Bu fermanın hazırlanmasında halkın bir rolü ve baskısı yoktur. Padisah Abdülmecit, Mustafa Resid Pasanın telkiniyle Mısır meselesinde Avrupa devletlerinin desteğini kazanmak için bu fermanı ilan etmistir.
KIRIM SAVAŞI (1853 -1856) SEBEPLERİ:
1)Rusyanın Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri. (Rusya Osmanlıyı HASTA ADAM olarak nitelendiriyor ve
ölmeden topraklarının paylasılmasını istiyordu. ingiltere Osmanlının toprak bütünlüğünden yana olduğunu belirterek bu isteği reddedince Rusya tek basına hareket etti.)
2)Kutsal Yerler Meselesi:Rusya istanbul'a bir elçi göndererek Ortodoks kilisesinin kutsal yerlerle ilgili isteklerinin onaylanmasını istemis,Osmanlı bu isteği reddetmisti.
3)Rusya'nın 1848 ihtilallerinin Avrupa'da meydana getirdiği karısıklıklardan yararlanmak istemesi. (Avusturya'ya karsı bağımsızlık savası veren Macarlar Avusturya ve Rusya birlikleri tarafından yenilmisti. Rusya Osmanlıya sığınan bu Macarların iadesini istemisti.) Bu sebeplerden dolayı savas Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1853'de basladı. Osmanlı donanması SiNOP'ta Ruslar tarafından yakıldı. 1854'te ingiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldı. Sivastopol kalesi kusatılarak alındı. Yenilen Rusya ile PARiS
ANTLASMASI imzalandı.(1856)
NOT: Kırım Savasında ingiltere, Fransa,Sardunya ve Piyomento Osmanlı Devletinin yanında savasa girdi. Avusturya ise Eflak-Boğdan'ı isgal ederek destek verdi.
NOT: Osmanlı Devleti ilk dıs borcu Kırım savası sırasında ingiltere'den aldı.(1854)
NOT: Osmanlı Devleti Paris anlasması sırasında Avrupalı devletlerin tam desteğini kazanmak için azınlıklara genis haklar tanıyan ISLAHAT FERMANINI ilan etti
.PARİS ANTLAŞMASI (1856):
Katılan devletler:Osmanlı,Rusya,ingiltere, Fransa, Piemento, Sardunya, Avusturya ve Prusya.
MADDELERi:
1)Osmanlı Devleti bir Avrupa Devleti sayılacak ve toprakları Avrupa Devletlerinin koruyuculuğu altında kalacak.
AÇIKLAMA :Bu madde Osmanlının egemenlik haklarına gölge düsürmesine rağmen, bir süre Rus tehlikesini ortadan kaldırmıstır.
2)Boğazlar konusunda 1841 boğazlar sözlesmesi geçerli olacak.
3)Rusya ve Osmanlı Devleti Karadenizde savas gemisi ve tersane bulundurmayacak.
AÇIKLAMA:Kırım Savasına katılan ingiltere'nin en büyük kazancı Rusya'nın Karadeniz'deki tersane ve gemilerinin kaldırılmasıdır. Böylece Akdeniz'i tehdit edebilecek Rusyanın etkinliğini kırmıs,çıkarlarının devamını sağlamıstır.
AÇIKLAMA:Kırım Savasından sonra Rusya sıcak denizlere inmek için baska bir yol arayarak Balkanlarda PANSLAViZM politikasına ağırlık vermistir.
AÇIKLAMA:Osmanlı Devleti Savası kazanmasına rağmen anlasmanın Karadenizle ilgili maddesi ve Islahat yapma zorunluluğu anlasmanın olumsuz yönleridir.
KIRIM SAVAŞININ ÖNEMİ:
1)Avrupalılar ilk defa Kırım savasında Osmanlı Devletine tam destek verdiler.
2)Osmanlı Devleti ilk defa dıs borç aldı.
3)Osmanlı Donanması 4. kez Sinopta yakıldı. (inebahtı,Çesme,Navarin ve Sinop)
4)Osmanlı Devleti Islahat Fermanını yayınladı.
ISLAHAT FERMANI (1856)
Dıs Gelisme: Kırım Savası Padisah: Abdülmecid Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer aldı.
AÇIKLAMA: Islahat Fermanı kaynağını ve ortaya çıkıs nedenini yabancı devletlerden almaktadır. Bu
Fermanın esasları Fransa'nın ısrarı ile Avusturya,ingiltere ve Fransa tarafından belirlenmistir. Osmanlı Devleti Paris antlasması sartlarını lehine çevirmek için bu fermanı ilan etmistir
.ISLAHAT FERMANININ SEBEPLERİ:
1)Din ve mezhep hürriyeti sağlanarak azınlıklara okul,kilise ve hastane açma hakkı verilecek.
2)Azınlık ve yabancılara küçük düsürücü sözler söylenmeyecek
3)Azınlıklar da bütün devlet memurluklarına girebilecek.
4)Askerlik isleri yeniden düzenlenecek,azınlıklardan askerlik için bedel kabul edilecek.
5)Vergi sistemi yeniden düzenlenecek. iltizam usulü kaldırılacak.
6)Mahkemelerde herkes inancına göre yemin edecek, karma mahkemeler kurulacak.
AÇIKLAMA: Islahat Fermanı müslümanlar ile hırıstiyanlar arasında esitlik sağlamayı amaçlayan bir belgedir.
ABDÜLAZİZ DÖNEMİ(1861-1876)
Döneminde olan önemli olaylar:
1) Rusyanın Balkanlarda panslavizm idealini yaymaya baslamasıyla isyanlar baslamıstır. (Sırp, Karadağ, Bosna- Hersek,Romen (Eflak-Boğdan) ve Bulgar isyanları ortaya çıkarak "Balkan Bunalımı"na zemin hazırlandı.
2) Girit'teki Rumlar ayaklanarak Yunanistan'a bağlanmak istediler. Avrupalıların duruma müdahalesiyle
Osmanlı Devleti HALEPA FERMANI'nı ilan etmis ve Giritlilere vergi muafiyeti getirilmistir.
3) Mısır Hidivi(valisi) ismail Pasa'nın gayretleri ve Fransa'nın desteğiyle 1869'da Süveys Kanalı açılmıs, böylece coğrafi kesiflerle önemini yitiren Mısır ve Akdeniz yeniden canlanmıstır.
NOT: Bu durum Avrupalı devletlerin Mısıra sahip olma arzunu artırmıstır.
4) Beylerbeyi ve Çırağan sarayları yapılmıstır.
5) Avrupalı Devletler azınlıklarla ilgili ağır istek ve tehditlerden olusan BERLiN MEMARANDUM'unu ilan ettiler.
6) Avrupada önemli gelismeler görülmüs, italya(1870), ve Almanya(1871) siyasi birliklerini tamamlayarak
siyasi güç olarak ortaya çıktılar.
7) Abdülaziz, GENÇ OSMANLILAR tarafından tahttan indirilmis, yerine V.MURAT getirilmistir.(Abdülaziz
tahttan indirildikten sonra Feriye Sarayın'da hapis hayatı yasadı. Burada damarları kesik vaziyette bulundu.)
V. MURAT DÖNEMİ
V. Murat Abdülaziz'in tahttan indirilmesi sonucu padisah oldu.(1876) Ancak sağlığının yerinde olmadığı görüldü. Bu durum karsısında basta Mithat Pasa olmak üzere önde gelen devlet adamları V. Murat'ın yerine Mesrutiyeti ilan etme sözü veren II.Abdülhamit'i tahta çıkardılar.
II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ (1876-1909)
I. MEŞRUTİYETİN ÖNEMİ:(1876)
Padisah: II.Abdülhamit
ilanda Etkili Olan Grup: Jön Türkler(Genç Osmanlılar)
Savundukları Düsünce: Osmanlıcılık
Mesrutiyet nedir: Krallık yada padisahlıkla yönetilen ülkelerde kralın yanında bir meclisin (parlamento) bulunmasıdır. Mesrutiyeti ilan etmeye söz veren Sultan II. Abdülhamit verdiği sözü yerine getirerek
Mithat ve Sait Pasaların hazırladığı KANUN-i ESASi'yi (anayasa) kabul ederek Mesrutiyeti ilan etmistir.(23 Aralık 1876)
KANUN-İ ESASİYEYE GÖRE:
Osmanlı Meclisi AYAN ve MEBUSAN meclislerinden olusacaktı. Ayan Meclisini Padisah Mebusan Meclisini
ise halk seçecekti.(18 bin Yahudi bir, 107 bin hırıstiyan bir, 133 bin müslüman bir milletvekili seçecekti.) Seçilen milletvekilleri 20 Mart 1877'de toplanarak çalısmalarına baslamıstır. Bu arada Rusların bazı tavizler istemesi üzerine Meclis Rusya'ya karsı savas ilanına karar vermistir. Bu savasta Osmanlı Devletinin büyük kayıplar vermesi üzerine Abdülhamit Kanun-i Esasinin 113.maddesine dayanarak 14 Subat 1878'de meclisi kapatmıstır.Böylece "Birinci Mesrutiyet" sona ermistir.
NOT: I.Mesrutiyetle halk, ilk olarak dolaylı da olsa yönetime katılmıstır.
NOT: I.Mesrutiyetin ilanını hızlandıran en önemli dıs gelisme,1876 da istanbulda toplanan TERSANE
KONFERANS'ında Avrupalıların azınlıklarla ilgili isteklerine engel olunmak istenmesidir.
İSTANBUL (TERSANE) ONFERANSI (1876) :
Rusyanın Panslavist politikasıyla Osmanlı Devleti üzerinde baskı kurmaya baslaması ingiltere'nin çıkarlarına aykırıydı. Bu yüzden ingiltere Balkan Milletlerinin sorunlarına çözüm bulmak amacıyla istanbul'da Milletlerarası bir konferansın toplanmasını sağladı.Konferansa Osmanlı Devletinin yanısıra ingiltere, Rusya, Fransa,Avusturya ve italya katıldı. istanbul Konferansı çalısmalarına basladığı sırada Osmanlı Devleti I.Mesrutiyeti ilan ederek konferansı etkisiz hale getirmeye çalısdı.
NOT: Osmanlı Devleti bu hareketiyle, konferans kararları üzerinde olumlu bir etki yapmak amacındaydı.
Çünkü mesrutiyet rejimi içinde Osmanlı vatandası olan Yahudi ve Hırıstıyanlar da Meclisi Mebusana
temsilci göndererek yönetime katılabilecek ve haklarını arayabileceklerdi. Bu yüzden Osmanlının
Balkanlar'da ıslahat yapmasına artık gerek yoktu. Ancak Avrupa Devletleri bunu ciddiye almadılar ve konferansta asağıdaki kararları aldılar.
TERSANE KONFERANSI MADDELERİ:
1)Sırbıstan ve Karadağ'ın toprakları genisletilecek,
2)Bulgaristan ve Bosna-Hersek'e özerklik verilecek.
Osmanlı Devleti bu kararları kabul etmeyince konferans dağılmıs ve daha sonra Londra'da tekrar bir
araya gelen Avrupa Devletleri benzer kararlar alarak Osmanlı'nın bu kararlara uymasını istemislerdir.
OSMANLI - RUS SAVAŞLARI (1877-1878) (93 HARBi)
SEBEPLERi:
1) İstanbul(Tersane) ve Londra Konferansı kararlarının Osmanlı tarafından kabul edilmemesi
2) Rusya'nın Panslavist politikası ve sıcak denizlere inme çabası Rusya bu sebeplerden birincisini gerekçe göstererek Osmanlı Devletine savas ilan etti.
SAVAS: Ruslar doğuda Erzurum'a kadar ilerlediler. Rus ordusu AZiZiYE Tabyalarında GAZi AHMET MUHTAR PASA tarafından durduruldu. Balkanlarda ise Ruslar Tuna'yı asıp PLEVNE önlerine geldiler. Plevne'de GAZi
OSMAN PASA önemli basarılar kazandı. Ancak daha sonra Plevne düstü. Ruslar Edirneyi alarak Çatalca
önlerine kadar geldiler.Osmanlı Devleti barıs istemek zorunda kaldı. iki taraf arasında AYESTEFANOS(Yesilköy) ANTLASMASI imzalandı
.AYESTEFANOS ANTLAŞMASI (3 MART 1878)
MADDELERi:
1) Sırbıstan,Karadağ ve Romanya tam bağımsız olacak ve sınırları genisletilecek.
2) Büyük bir Bulgaristan krallığı kurulacak.
3) Batum,Kars,Ardahan ve Doğu Beyazıt Ruslara verilecek.
4) Girit ve ERMENiLERiN oturduğu yerlede ıslahat yapılacak.
5) Bosna-Hersek'e özerklik verilecek.
6) Teselya Yunanistan'a verilecek.
7) Osmanlı Rusyaya 30 milyon altın savas tazminatı ödeyecek.
NOT: Bu anlasma Rusya'ya sıcak denizlere inme konusunda Balkan ve Doğu koridorunu açmıstır. Bu durum
Avrupa devletlerin tepkisine neden olmus, Rusya yeni bir savası göze alamadığından BERLiN'de bir kongre toplanmasını kabul etmistir.
NOT: AYESTEFANOS ANTLASMASI yürürlüğe girmemis,bunun yerine Berlin antlasması imzalanmıstır.
NOT: Osmanlı Devleti'nin imzalayıpta uygulamaya konulmayan iki antlasma AYESTEFANOS ve SEVR'dir.
BERLİN KONGRESİ VE BERLİN ANTLAŞMASI (1878):
Kongreye Katılan Devletler: Osmanlı,Rusya,ingiltere,Fransa, Avusturya, italya ve Almanya.
NOT: Bu sırada ingiltere, Osmanlı Devletine KIBRIS'ın kendisine bir ÜS olarak verilmesi durumunda kongrede Osmanlı Devletini savunacağını söyledi. Osmanlı ingiltere'nin bu isteğini kabul etmek zorunda kaldı.
BERLİN ANTLAŞMASININ MADDELERİ (1878):
1) Ayestefanos Antlasmasıyla kurulan BULGAR KRALLIĞI üçe ayrıldı:
a) Asıl Bulgaristan: Osmanlı Devletine vergi veren bir prenslik haline getirildi.
b) Makedonya: Islahat yapılmak sartıyla Osmanlıya bırakıldı.
c) Doğu Rumeli: Osmanlıya bağlı kalacak,ancak hırıstiyan bir vali tarafından yönetilecek.
2) Sırbıstan,Romanya,Karadağ bağımsız olacak.
3)Bosna-Hersek Osmanlı toprağı sayılacak, yönetimi geçici olarak Avusturya'ya bırakılacak.
4) Kars,Ardahan ve Batum Ruslara, Doğu Beyazıt Osmanlı'ya verilecek.
5) Teselya Yunanistan'a verilecek.
6) Ermenilerin oturduğu yerlerde ve Girit adasında ıslahatlar yapılacak.
7) Osmanlı Rusya'ya 60 milyon altın savas tazminatı verecek.
ÖNEMi:
1) Osmanlı'nın dağılma süreci hızlandı.
2) Bu antlasma ile ingiltere de Osmanlı topraklarının parçalanmasına katıldı.Bu yüzden Osmanlının dıs politikasında ingiltere'den bosalan yeri ALMANYA almaya basladı.
3) ERMENi MESELESi ilk defa uluslararası bir antlasmada yer almıs, Ermeni Meselesi Ermenilerin değil
Osmanlı'yı parçalamak isteyen devletlerin meselesi olarak ortaya çıkmıstır. Berlin Antlasması, ERMENi Meselesinin BASLANGICI olarak kabul edilmektedir.
4) Osmanlının 19. yy.da en çok toprak kaybettiği antlasmadır.
5) Anlasmadan en karlı çıkan, Bosna Hersek üzerinde haklar elde eden Avusturya ve Kıbrısı üs olarak
alan ingiltere'dir.
BERLİN ANTLAŞMASI SONRASI:
1- Kıbrıs'ın İngilizlere Üs olarak Verilmesi:
Berlin kongresi sırasında Osmanlının çıkarlarını savunması karsılığı ingiltere'ye Kıbrısta üs kurma sözü verilmisti. Berlin Antlasmasından sonra KIBRIS üs olarak ingilizlere verildi.(1878)
NOT: ingiltere böylelikle Süveys kanalını kontrol etme imkanına kavusmustur. Osmanlının I.Dünya savasına girmesiyle ingiltere, Kıbrısı toprakların kattığını açıkladı.
2- Düyun-u Umumiye İdaresinin Kurulması (1881):
Osmanlı Devleti dıs borç ve faizlerini ödeyemeyince alacaklı devletler bu idareyi kurmuslardır. Bu idare dıs borçları doğrudan toplamak suretiyle kurulan yabancı bir mali kontroldü. Bu da Osmanlı Devletinin ekonomik bağımsızlığına gölge düsürmüstür.
3- Tunus'un Fransızlar Tarafından İşgali (1881):
Fransa'nın Tunus'u isgalini Osmanlı Devleti sadece protesto edebilmistir.(Fransa hatırlanacağı gibi 1830 yılında da Cezayiri isgal etmisti.)
4- Mısır'ın İngilizler Tarafından İşgali (1882):
ingilizler Süveys Kanalının açılmasıyla önemi daha da artan MISIR'ı 1882'de isgal ettiler.
5- Doğu Rumeli'nin Bulgar Krallığı ile Birleşmesi (1885):
Doğu Rumeli Bulgarlarının Bulgar Prensliği ile birlesmek için ayaklanmaları sonucu yapılan görüsmelerde Osmanlı Devleti bu bölgenin Bulgar
Prensliğine bağlanmasını kabul etti (1885)
6- Girit Sorunu ve Osmanlı-Yunan Svaşı :
Yunanistan'ın Giritin iç islerine karısması ve burada çıkan ayaklanmayı desteklemesi sonucu OSMANLI-YUNAN savası çıktı. Yapılan DÖMEKE MEYDAN SAVASINI kazanan Osmanlı kuvvetlerine Atina yolu açıldı. Ancak Avrupa Devletlerinin müdahale etmesi üzerine iSTANBUL ANTLASMASI imzalandı.(1897) Buna göre Girit'e özerklik verilmis, ayrıca yönetimi Yunanlı bir Prense verilmistir.
NOT: Bu antlasma ile Giritin yönetimi elimizden çıkmıs, II.Mesrutiyet sırasında Girit Yunanistan tarafından isgal edilmis,Balkan Savası sonucu imzalanan Atina Antlasmasıyla da Girit'in Yunanistan'a ait olduğu kabul edilmistir.
7- Bosna Hersek'in Avusturya'ya Bağlanması (1908):
Berlin Antlasmasında Bosna Hersek'in yönetimi geçici olarak Avusturyaya bırakılmıstı. II. Mesrutiyetin ilanı sırasında Avusturya Bosna- Hersek'i
topraklarına kattığını açıkladı. Osmanlı bu durumu kabul etmek zorunda kaldı.
8- BULGARiSTANIN BAĞIMSIZLIĞINI KAZANMASI(1908):
II.Mesrutiyetin ilanı ile olusan karısıklıklardan yararlanan Bulgarlar bağımsızlıklarını ilan ettiler.Rusya'nın araya girmesiyle Osmanlı Devleti bu durumu kabul etmek zorunda kaldı.
II. MEŞRUTİYETİN İLANI (1908):
Padisah: II.Abdülhamit ilanında Etkili Olan Grup: ittihat ve Terakki
Savunulan Düşünce: Türkçülük 14 Subat 1878'de Sultan Abdülhamit'in meclisi kapatmasıyla sahsi idare dönemi baslamıs ve 1908 yılına kadar 30 yıl sürmüstür. Bu dönem içinde Sultan Abdülhamit'e karsı olanlar,
mesrutiyeti yeniden ilan etmek amacıyla bir takım cemiyetler kurmuslardır. Bu cemiyetler içinde en önemlisi
iTTiHAT VE TERAKKi CEMiYETi'dir. Selanik'te ittihat ve Terakki yanlısı subayların ayaklanması sonucu II.Abdülhamit mesrutiyeti tekrar ilan etmistir.(1908) II. Mesrutiyetin ilanı sorunları çözmeye yetmedi. içte ve dısta yeni sorunlar çıktı. Bu dönemde kurulan siyasi partilerin mevcudiyeti partizan çekismeleri yarattı.
10- 31 MART OLAYI (13 NiSAN 1909): istanbulda AVCI TABURLARININ baslattığı mesrutiyet karsıtı
ayaklanmadır.
31 MART OLAYININ SONUÇLARI:
1) Mahmut Sevket Pasa komutasındaki HAREKET ORDUSU istanbul'a gelerek ayaklanmayı bastırmıstır.
(M.Kemal bu orduda Kolağasıdır.)
2)II.Abdülhamit tahttan indirilmistir.Yerine V.Mehmet Resat padisahlığa getirilmistir.
3)Kanun-i Esasinin bazı maddeleri değistirilmistir.
NOT: II.Abdülhamit'in tahttan indirilmesiyle Osmanlı Devleti Yönetiminde iTTiHAT VE TERAKKi DÖNEMi
baslamıs,bu dönem 1918'de imzalanan Mondros ateskes Antlasmasına kadar sürmüstür.Bu geçen 9
yıl içinde Osmanlı Devleti Trablusgarp, Balkan ve I.Dünya Savaslarını yasamıs ve çok ağır yenilgiler almıstır
.I. VE II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ FİKİR AKIMLARI:
* OSMANLICILIK:
Tanzimat döneminin sonlarına doğru bazı Osmanlı Aydınları GENÇ OSMANLILAR adıyla bir cemiyet kurdular. Bunların amacı Fransız ihtilali sonucu yayılan "Milliyetçilik" akımının Osmanlı Devleti üzerinde etkisini kırmaktı. Bunun için dil,din ve ırk farkı gözetmeksizin herkesin esit haklara sahip olmasını savunuyorlardı. Bu milletlere yönetimde temsil hakkı verilirse Osmanlı Devletinden ayrılmayacaklarını düsünüyorlardı.
* İSLAMCILIK (Panislamizm):
Genç Osmanlıların (jön Türkler) Osmanlıcılık fikrine karsı II. Abdülhamit bu düsünceyi savunmustur. Padisahın bunda iki amacı vardı:
a)Dar anlamda: imparatorluğu korumak ve devam ettirmek.
b)Genis anlamda: Hilafet çatısı altında dünya islam birliğini sağlamaktı. Bu düsünceyi savunanlara göre din ile millet birdir. Hangi milletten olursa olsun müslümanların halifenin etrafında birleşmesi gerekir.
NOT: İslamcılık düsüncesi de Osmanlıcılık gibi Milliyetçilik akımı karsısında etkili olamamıstır. Bunun en açık kanıtı da I.Dünya savasında Halifenin Cihad çağrısına müslüman Arapların uymamasıdır.
* TÜRKÇÜLÜK:
İslamcılık ve Osmanlıcılık düsüncelerinin geçerli olduğu dönemlerde pek yaygınlasamadı. Özellikle II.Mesrutiyet döneminde güç kazandı. Türkçülük düsüncesinin öncülerine göre devlet ancak
dili, soyu ve ülküsü bir olan topluma dayanılarak sürdürülebilirdi. Türkçülük akımı ZiYA GÖKALP'in katkılarıyla ilmi bir içerik kazanmısdır.
* BATICILIK:
ilk olarak askeri alanda baslayan batılılasma hareketi, daha sonra devlet ve toplum hayatında da etkisini gösterdi.V. MEHMED REŞAT DÖNEMİ (1909-1918)
TRABLUSGARP SAVAŞI :(1911)
AÇIKLAMA: XX. yy. basında Kuzey Afrikada sadece Trablusgarp Osmanlı egemenliğinde kalmıstı.(Daha önce Cezayir'i ve Tunus'u Fransızlar,Mısır'ı da ingilizler isgal etmislerdi.)
SEBEP:
italya'nın gelisen sanayisi için hammadde ve pazar arayısı, bunun içinde Osmanlının elindeki
Trablusgarp'a asker çıkarmaları.
SAVAŞ:
Osmanlı Devleti Trablusgarp'a(Libya) karadan asker gönderemiyordu. Çünkü Mısır ingilizlerin olduğundan kara yolu bağlantısı kesikti. Osmanlı Donanması italyan donanmasından zayıf olduğundan denizdenden de Trablusgarp'a müdahale edemedi. Bu yüzden aralarında M.Kemal ve EnverBey'in de bulunduğu gönüllü subaylar bölgeye giderek burada italyanlara karsı basarılı savaslaryaptılar. (Tobruk, Derne, Bingazi)
SEBEP:
1-italya'nın gelisen sanayisi için hammadde ve pazar arayısı, bunun içinde Osmanlının elindeki
Trablusgarp'a asker çıkarmaları.
SAVAŞ:
Osmanlı Devleti Trablusgarp'a(Libya) karadan asker gönderemiyordu. Çünkü Mısır ingilizlerin
olduğundan kara yolu bağlantısı kesikti. Osmanlı Donanması italyan donanmasından zayıf olduğundan denizdenden de Trablusgarp'a müdahale edemedi. Bu yüzden aralarında M.Kemal ve Enver Bey'in de bulunduğu gönüllü subaylar bölgeye giderek burada italyanlara karsı basarılı savaslar yaptılar. (Tobruk, Derne, Bingazi) Trablusgarp'ı ele geçirmekte zorlanan italyanlar Oniki Ada ve Rodos'u isgal ettiler. Bu
sırada Balkan Savası patlak verince Osmanlı Devleti barıs imzalamak zorunda kaldı.
SONUÇ: italyanlarla UŞİ (Ouchy) ANTLASMASI imzalandı. (1912)
Maddeleri:
1)Trablusgarp italya'ya verildi.
2)Oniki Ada ve Rodos geçici olarak italya'ya bırakıldı.(Balkan Savası sırasında Yunanlıların eline geçmesin diye)
NOT: italyanlar Balkan Savasından sonra sözlerinde durmayarak adalardan çekilmediler. II. Dünya
Savasından sonra adalar Yunanistan'a geçti.
UŞİ ANTLAŞMASININ ÖNEMİ :
Bu antlasmayla Osmanlı Devleti Kuzey Afrikadaki son toprağını da kaybetti.
BALKAN SAVAŞLARI :
Sebep:
Rusyanın Panslavist politikası ve sıcak denizlere inme düsüncesi doğrultusunda Balkan Devletlerini Osmanlıya karsı kıskırtması.
AÇIKLAMA: ingiltere, Osmanlı-Almanya yakınlasmasından rahatsızlık duyuyordu. Çünkü Almanya hem
Avrupa'nın güçlü bir devleti hem de ingiltere'nin sömürgelerine göz diken bir tavırda idi. ingiltere Almanya tehlikesine karsı daha zayıf durumda olan Rusya'yı kullanmaya karar verdi. 1908 yılında Estonya'nın baskenti REVAL'de yapılan görüsmelerden sonra ingiltere Rusya'yı Balkan ve Osmanlı politikasında serbest bıraktı. Yani Rusya boğazları ele geçirebilecek, ingiltere buna ses çıkarmayacaktı. Fırsatı değerlendiren Ruslar Balkan Devletlerini Osmanlı Devletine karsı kıskırttılar.
I. BALKAN SAVAŞI:
SAVAŞ:
Rusların kıskırtmasıyla Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Bulgaristan aralarında anlaşarak Osmanlı Devletine savas açtılar.
- Osmanlı Ordusunun bir bölümü savastan önce terhis edilmisti. Bu duruma bir de subaylar arasındaki siyasi çekismeler eklenince Osmanlı Devleti bütün cephelerde yenildi.
- Makedonya, Batı Trakya, Edirne ve Kırklareli isgal edildi. Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.
NOT: Balkanlarda Osmanlıdan ayrılarak bağımsız olan son devlet ARNAVUTLUK'dur.
SONUÇ:
Balkanların yeni haritasını belirlemek amacıyla LONDRA KONFERANSI toplandı.(1912) Londra
Konferansında Osmanlı devleti Midye-Enez çizgisinin batısında kalan topraklarını kaybetti. (Makedonya, Batı Trakya, Edirne, Kırklareli). Ayrıca Bozcada ve Gökçeada dısındaki bütün Ege adaları Yunanistan'a geçti.
II. BALKAN SAVAŞI:
SEBEP: I.Balkan savasında ençok toprağı Bulgaristan almıstı. Bu durumdan memnun olmayan Yunanistan,
Sırbıstan, Karadağ ve Romanya Bulgaristan'a savas açtılar. Bu durumdan faydalanan Osmanlı Devleti'de savasa girerek Edirne ve Kırklareli'yi Bulgarlardan geri aldı.
NOT: I.Balkan Savası Osmanlı Devletine karsı, II. Balkan Savası ise Bulgaristana karsı yapılmıstır.
SONUÇ: Osmanlı Devleti Bulgaristan ile iSTANBUL, Yunanistan ile ATiNA Anlasmalarını imzaladı.(1913)
NOT: istanbul ve Atina Antlasmalarında Bulgaristan ve Yunanistanda yasayan Türklere "Azınlık"
statüsü verildi.
NOT: Balkan Savaslarından sonra Talat,Cemal ve Enver Pasaların devlet idaresindeki etkinliği arttı.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN KURULMASI
12 Ocak 1920'de toplanan Meclis-i Mebusan, 28 Ocak 1920 tarihindeki gizli oturumunda "Ahd-i Milli" olarak Misak-ı Milli kararlarını almış ve kararlar bütün mebuslar tarafından imzalanmıştı. 17 Şubat 1920 tarihli oturumunda da basında yayınlanması ve bütün yabancı parlamentolara bildirilmesi kararlaştırıldı. 15 Mart'ta, İstanbul'daki İtilaf kuvvetleri 150 Türk aydınını yakalatmış ve ertesi gün de şehir fiilen ve resmen askeri işgale maruz kalmıştı.
18 Mart 1920'de İngilizler, meclisin etrafını makineli tüfeklerle sararak, toplantı halinde bulunan milletvekillerinden bazılarını tutuklayarak ve sürükleyerek götürdüler. Bunun üzerine milletvekilleri meclisin çalışma süresini ertelediler. Böylece, son Osmanlı Meclis-i Mebusanı düşman süngüsü altında zorla kapatıldı.
Bu işgali, fedakar bir telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi vasıtasıyla öğrenen Mustafa Kemal Paşa, derhal bu hareketi protesto ederek, bu işgalin haksız ve hükümsüz olduğunu bütün dünyaya beyan etti. Bu arada, Eskişehir ve Afyonkarahisar'daki yabancı birlikler, silahları ellerinden alınarak, bulundukları yerlerden uzaklaştırıldı. Geyve-Ulukışla yakınlarındaki demiryolları işgal kuvvetlerinin ilerlemelerini zorlaştırmak için bozuldu. Anadolu'da bulunan yabancı subaylar tutuklandı.
Ankara'da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin açılması belirlendi. Kurucu Meclis olarak çalışması düşünülen bu meclisi, Mustafa Kemal, halkın yadırgamaması için "olağanüstü yetkilere sahip bir meclis" olarak takdim etti. Kurucu Meclis ve seçimlerle ilgili 19 Mart 1920'de bir bildiri yayınladı. Seçimlerin yapılması için yayınlanan bu bildiri uyarınca, yurdun her yerinde seçimler yapıldı. Bolu Düzce, Hendek bölgesinde başlayan ve Nallıhan, Beypazarı çevresine sıçrayan bazı ayaklanma olayları oldu. Bu olaylardan dolayı, seçilen milletvekillerinin tümünün gelmesi beklenilmeden, Millet Meclisi'nin açılma hazırlıkları yapıldı.
22 Nisan 1920'de yapılan çağrı ile Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü toplandı. O gün, Hacı Bayram Camii'nde kılınan Cuma Namazından sonra topluca Meclis binasına gelindi. Türkiye tarihinde ilk kez padişah olmaksızın, 23 Nisan 1920, saat 14'de merasimle ve dualarla Meclis açıldı. Başkanlığa ilk olarak en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey getirildi. İlk Meclis, İstanbul'dan gelen 90'ın üzerindeki mebusa ilave olarak, 125 devlet memuru, 53 asker, 53 din adamı ve çeşitli sayıda tüccar, çiftçi ve hukukçudan oluşan kadrosuyla çalışmalarına başladı. Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920'de Meclis Başkanı seçildikten sonra, meclise teşekkürlerini ifade ederek ilk meclis konuşmasını yaptı.
23 Nisan 1920'de kurulan yeni Meclis, 1 numaralı kararı ile kendi kuruluşunu düzenlemiştir. Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi kararlarına uygun olarak milli iradeye dayanan bir meclisin seçimi yapılmıştır. Kapatılan İstanbul Meclis-i Mebusan'ın bir kısım üyeleri, yeni kurulan Meclis'e katılma yetkisini 1 numaralı karar ile kazandılar.
Meclisin açılışını izleyen gün, Mustafa Kemal'in teklifi ile aşağıdaki esaslar kabul edildi.
1) Mecliste beliren milli iradenin vatanın geleceğine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üstünde bir güç yoktur.
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
3) Hükümet kurmak gereklidir. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
4) Geçici bir hükümet başkanı veya padişah vekili tayin edilmesi uygun değildir. Padişah ve halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman, Meclis'in düzenleyeceği kanuni esaslara uygun olan durumunu alır. 23 Nisan 1920'de kurulan Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme, zaman zaman da yargı yetkisini elinde topluyordu. Milletin tek temsilcisi sıfatıyla da kuvvetler birliği sistemini benimsedi. Dönemin şartları gereği bir Meclis Hükümeti sistemi kuruldu. Meclis Başkanı aynı zamanda Hükümet Başkanı idi. Devlet Başkanlığı diye bir makam yoktu. Hükümeti teşkil eden üyeler vekil diye adlandırılıyordu. Meclis olağanüstü yetkilerle donatılmış olduğundan, kuvvet ve yetki birliğini de bu niteliği ile temsil ediyordu.
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
3) Hükümet kurmak gereklidir. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
4) Geçici bir hükümet başkanı veya padişah vekili tayin edilmesi uygun değildir. Padişah ve halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman, Meclis'in düzenleyeceği kanuni esaslara uygun olan durumunu alır. 23 Nisan 1920'de kurulan Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme, zaman zaman da yargı yetkisini elinde topluyordu. Milletin tek temsilcisi sıfatıyla da kuvvetler birliği sistemini benimsedi. Dönemin şartları gereği bir Meclis Hükümeti sistemi kuruldu. Meclis Başkanı aynı zamanda Hükümet Başkanı idi. Devlet Başkanlığı diye bir makam yoktu. Hükümeti teşkil eden üyeler vekil diye adlandırılıyordu. Meclis olağanüstü yetkilerle donatılmış olduğundan, kuvvet ve yetki birliğini de bu niteliği ile temsil ediyordu.
MALAZGİRT SAVAŞI
Malazgirt Savaşı 26 Ağustos 1071 tarihinde Alp Arslan tarafından yönetilen Selçuklular ile Bizans İmparatorluğu arasında gerçekleşmiş, Bizans İmparatorluğu'nun yenilgisi ve İmparator 4. Romen Diyojen'in esir düşmesiyle sona ermiştir.
Arka Plan
1060'lar süresince Selçuklu Sultanı Alp Arslan Türk müttefiklerinin Ermenistan ve Anadolu'ya doğru göç etmesine izin verdi ve Türkler buralarda şehirleri ve tarım alanlarını yağmaladılar. 1064 yılında Ani'deki Ermeni başkentini ele geçirdiler. 1068 yılında Romen Diyojen Türklere karşı bir sefer düzenledi, fakat Koçhisar şehrini geri almasına rağmen yavaş ilerleyen askerleri hızlı Türk atlılarına yetişemedi. 1070 yılında Romen Diyojen, günümüzde Muş'un bir ilçesi olan Malazgirt'te Türklerce ele geçirilmiş olan bir Bizans kalesine doğru ikinci bir sefer düzenledi ve Alp Arslan'a bir anlaşma önerdi. Antlaşmaya göre Alp Arslan Urfa kuşatmasını sona erdirirse Romen Diyojen Koçhisar'ı geri verecekti. Romen Diyojen, bu antlaşmayı kabul etmediği durumda Alp Arslan'ı savaşla tehdit etti ve Alp Arslan'ın antlaşmayı kabul etmeyeceğini düşünerek ordusunu hazır hale getirdi, ki Alp Arslan da bu antlaşmayı reddetti.
Hazırlıklar
İlginç bir seçim olarak Romen Diyojen yanında eşlik etmesi için eski düşmanı olan Andronikos Dukas'ı getirmişti. Romen Diyojen en iyi generali olan Niceforos Botaniates'i, sadakatinden şüphe ettiği için (ki aslında Dukas'tan kesinlikle daha sadıktı) geride bırakmıştı. Bizans ordusu 5000 batıdan gelen ve yaklaşık bir o kadar da doğudan gelen Bizans askerinden; Roussel de Bailleul'e bağlı 500 Fransız paralı askerinden; biraz Türk, Bulgar ve Peçenek paralı askerlerinden, Antakya düküne bağlı askerlerden; yedek kuvvet olarak Ermeni askerlerinden; ve belli sayıda da imparatorluk muhafızlarından oluşuyordu. Türk kaynakları Bizans ordusunun boyutunu 200.000'e yakın gösterir. Diğer kaynaklarsa bu rakamı yaklaşık 40.000 olarak tahmin eder.
Anadolu üzerindeki yolculuk uzun ve zorlu geçmişti, ve Romen Diyojen'in ordusu İmparator'un lüks bir araba ile yolculuk etmesinden rahatsız olmuştu. Ayrıca Bizans halkı Diyojen'in Alman paralı askerlerinin gerçekleştirdikleri yağmalamalardan dolayı zarar görmüştü. Bundan dolayı da Romen Diyojen Almanlar'ın birliğinin dağıtıllmasını emretmek zorunda kalmıştı. Ordu ilk olarak Sivas'ta dinlendi ve Haziran 1071'de Erzurum'a vardı. Orada, Diyojen'in generallerinden bazıları Selçuklu bölgesine ilerlemeyi sürdürmeyi ve Alparslan'ı hazırlıksız yakalamayı teklif etti. Nikeforos Bryennius da dahil diğer generallerin bazıları da bulundukları yerde bekleyip pozisyonlarını güçlendirmeyi önerdi. Sonuç olarak ilerlemeye devam etme kararı verildi.
Diyojen, Alparslan'ın çok uzakta olduğunu veya hiç gelmeyeceğini düşünerek, ve Malazgirt'i ve hatta Malazgirt yakınındaki Ahlat kalesini hızlıca geri ele geçirebileceğini ümit ederek Van Gölü'ne doğru ilerledi. Ancak, Alparslan aslında Halep, Musul ve diğer bölgelerden gelen 30.000 atlı ile Ermenistan'daydı. Alparslan'ın casusları Diyojen'in nerede bulunduğunu tamı tamına biliyordu ama Diyojen bundan haberdar değildi. O Alparslan'ın hareketlerini hiç bilmiyordu.
Diyojen, generali John Tarchaneiotes'e bazı Bizans askerlerini ve İmparatorluk muhafızlarını alıp Peçenekler'e ve Fransızlar'a Ahlat kalesine doğru eşlik etmesini emretti. Kendisi de ordunun geri kalanıyla Malazgirt'e doğru ilerledi. Bu karar muhtemelen güçleri iki tarafta da 20.000 asker olacak şekilde ikiye böldü. Tarchaneiotes'e ve ordunun yarısına ne olduğu tam olarak bilinmese de, görünüşe göre Tarchaneiotes Selçuklular'la karşılaştı ve kaçtı. Daha sonra Malatya'da ortaya çıktı ve Malazgirt savaşında yer almadı.
Savaş
Diyojen, Tarchaneiotes'in kaybından haberdar değildi ve Malazgirt'e ilerlemeye devam etti, ve 23 Ağustos'ta orayı kolayca ele geçirdi. Ertesi gün Bryennius altındaki keşif birlikleri Selçuklu ordusunu tespit etti ve Malazgirt'e geri çekilmek zorunda kaldılar. Diyojen saldıranların Alp Arslan'ın tüm ordusu olduğuna inanmayarak Ermeni generali Basilaces'i birkaç atlı birliğiyle dışarı gönderdi; bunun üzerine gönderilen atlı birlikleri yok edildi ve Basilaces esir alındı. Ardından Diyojen ordusunu formasyona soktu ve sol kanadı Bryennius altına aktardı, ki o da hızlıca gelen Türkler tarafından neredeyse kuşatılıyordu ve bir kez daha geri çekilmek zorunda kaldı. Geceleyin ise Türkler yakınlardaki tepelerde saklandı ve Diyojen'in karşı saldırı yapma ihtimalini neredeyse yok ettiler.
25 Ağustos'ta, Diyojen'in bazı Türk paralı askerleri Selçuklular'la karşılaştılar ve Bizans ordusundan ayrıldılar. Aynı gün, Diyojen de bir Selçuklu elçisini reddetti ve Tarchaneiotes'i geri çağırmaya çalıştı, ancak tabii ki çevrede ondan herhangi bir ize rastlayamadı. O gün boyunca hiçbir çatışma yaşanmadı, fakat 26 Ağustos'ta Bizans ordusu düzgün bir savaş formasyonuna geçti ve sol kanatta Bryennius'un, sağ kanatta Theodore Alyates'in ve merkezde imparatorun birlikleri olmak üzere Türk mevzilerine doğru ilerlemeye başladı. Andronicus Ducas da yedek birlikleri artçı olarak yerleştirdi. Selçuklular ise yaklaşık dört kilometre ötede hilal formasyonunda duruyordu ve Alp Arslan güvenli bir mesafeden olayları izliyordu. Bizanslılar yaklaştıkça Selçuklu okçuları saldırmaya başladı, ve hilalin merkezi devamlı geriye doğru giderken kanatlar da Bizans ordusunu çevreleyecek şekilde ilerledi.
Bizanslılar okçu saldırılarına aldırmadan ilerledi ve Alp Arslan'ın kampını akşama doğru ele geçirdi. Ancak, okçu saldırısına en çok mağruz kalmış olan sağ ve sol kanatlar, Selçuklular'ı yakın dövüşe zorlamaya çalışırken neredeyse dağılıyordu. Buna karşın Selçuklu atlıları ise sadece geri çekiliyorlardı. Selçuklular'ın yakın dövüşten kaçındığını gören Diyojen, gece çökerken geri çekilme emri vermeye mecbur kaldı. Ancak, sağ kanatın generali Theodore emri yanlış anladı; ve Diyojen'in eski düşmanı Ducas, imparatorun geri çekilişini korumaktansa, kasıtlı bir şekilde imparatoru dinlemedi ve Malazgirt dışındaki kamplarına kadar geri çekildi. Selçuklular da Bizanslılar'ın bu karışıklığını fırsat bilerek saldırıya geçti. Bizanslılar'ın sağ kanadı bozguna uğradı ve kısa bir süre ardından sol kanat da bozguna uğradı. Bizanslılar'ın geri çekilmesinin ardından Selçuklular Diyojen'i bulup esir aldıklarında Diyojen yaralanmıştı. Alp Arslan, birkaç gün sonra Romen Diyojen'i kasıtlı olarak serbest bıraktı. İmparator başkentine döndüğünde bir isyanla karşılaştı ve isyanın sonucunda gözlerine mim çekildi.
Sonuç
Arka Plan
1060'lar süresince Selçuklu Sultanı Alp Arslan Türk müttefiklerinin Ermenistan ve Anadolu'ya doğru göç etmesine izin verdi ve Türkler buralarda şehirleri ve tarım alanlarını yağmaladılar. 1064 yılında Ani'deki Ermeni başkentini ele geçirdiler. 1068 yılında Romen Diyojen Türklere karşı bir sefer düzenledi, fakat Koçhisar şehrini geri almasına rağmen yavaş ilerleyen askerleri hızlı Türk atlılarına yetişemedi. 1070 yılında Romen Diyojen, günümüzde Muş'un bir ilçesi olan Malazgirt'te Türklerce ele geçirilmiş olan bir Bizans kalesine doğru ikinci bir sefer düzenledi ve Alp Arslan'a bir anlaşma önerdi. Antlaşmaya göre Alp Arslan Urfa kuşatmasını sona erdirirse Romen Diyojen Koçhisar'ı geri verecekti. Romen Diyojen, bu antlaşmayı kabul etmediği durumda Alp Arslan'ı savaşla tehdit etti ve Alp Arslan'ın antlaşmayı kabul etmeyeceğini düşünerek ordusunu hazır hale getirdi, ki Alp Arslan da bu antlaşmayı reddetti.
Hazırlıklar
İlginç bir seçim olarak Romen Diyojen yanında eşlik etmesi için eski düşmanı olan Andronikos Dukas'ı getirmişti. Romen Diyojen en iyi generali olan Niceforos Botaniates'i, sadakatinden şüphe ettiği için (ki aslında Dukas'tan kesinlikle daha sadıktı) geride bırakmıştı. Bizans ordusu 5000 batıdan gelen ve yaklaşık bir o kadar da doğudan gelen Bizans askerinden; Roussel de Bailleul'e bağlı 500 Fransız paralı askerinden; biraz Türk, Bulgar ve Peçenek paralı askerlerinden, Antakya düküne bağlı askerlerden; yedek kuvvet olarak Ermeni askerlerinden; ve belli sayıda da imparatorluk muhafızlarından oluşuyordu. Türk kaynakları Bizans ordusunun boyutunu 200.000'e yakın gösterir. Diğer kaynaklarsa bu rakamı yaklaşık 40.000 olarak tahmin eder.
Anadolu üzerindeki yolculuk uzun ve zorlu geçmişti, ve Romen Diyojen'in ordusu İmparator'un lüks bir araba ile yolculuk etmesinden rahatsız olmuştu. Ayrıca Bizans halkı Diyojen'in Alman paralı askerlerinin gerçekleştirdikleri yağmalamalardan dolayı zarar görmüştü. Bundan dolayı da Romen Diyojen Almanlar'ın birliğinin dağıtıllmasını emretmek zorunda kalmıştı. Ordu ilk olarak Sivas'ta dinlendi ve Haziran 1071'de Erzurum'a vardı. Orada, Diyojen'in generallerinden bazıları Selçuklu bölgesine ilerlemeyi sürdürmeyi ve Alparslan'ı hazırlıksız yakalamayı teklif etti. Nikeforos Bryennius da dahil diğer generallerin bazıları da bulundukları yerde bekleyip pozisyonlarını güçlendirmeyi önerdi. Sonuç olarak ilerlemeye devam etme kararı verildi.
Diyojen, Alparslan'ın çok uzakta olduğunu veya hiç gelmeyeceğini düşünerek, ve Malazgirt'i ve hatta Malazgirt yakınındaki Ahlat kalesini hızlıca geri ele geçirebileceğini ümit ederek Van Gölü'ne doğru ilerledi. Ancak, Alparslan aslında Halep, Musul ve diğer bölgelerden gelen 30.000 atlı ile Ermenistan'daydı. Alparslan'ın casusları Diyojen'in nerede bulunduğunu tamı tamına biliyordu ama Diyojen bundan haberdar değildi. O Alparslan'ın hareketlerini hiç bilmiyordu.
Diyojen, generali John Tarchaneiotes'e bazı Bizans askerlerini ve İmparatorluk muhafızlarını alıp Peçenekler'e ve Fransızlar'a Ahlat kalesine doğru eşlik etmesini emretti. Kendisi de ordunun geri kalanıyla Malazgirt'e doğru ilerledi. Bu karar muhtemelen güçleri iki tarafta da 20.000 asker olacak şekilde ikiye böldü. Tarchaneiotes'e ve ordunun yarısına ne olduğu tam olarak bilinmese de, görünüşe göre Tarchaneiotes Selçuklular'la karşılaştı ve kaçtı. Daha sonra Malatya'da ortaya çıktı ve Malazgirt savaşında yer almadı.
Savaş
Diyojen, Tarchaneiotes'in kaybından haberdar değildi ve Malazgirt'e ilerlemeye devam etti, ve 23 Ağustos'ta orayı kolayca ele geçirdi. Ertesi gün Bryennius altındaki keşif birlikleri Selçuklu ordusunu tespit etti ve Malazgirt'e geri çekilmek zorunda kaldılar. Diyojen saldıranların Alp Arslan'ın tüm ordusu olduğuna inanmayarak Ermeni generali Basilaces'i birkaç atlı birliğiyle dışarı gönderdi; bunun üzerine gönderilen atlı birlikleri yok edildi ve Basilaces esir alındı. Ardından Diyojen ordusunu formasyona soktu ve sol kanadı Bryennius altına aktardı, ki o da hızlıca gelen Türkler tarafından neredeyse kuşatılıyordu ve bir kez daha geri çekilmek zorunda kaldı. Geceleyin ise Türkler yakınlardaki tepelerde saklandı ve Diyojen'in karşı saldırı yapma ihtimalini neredeyse yok ettiler.
25 Ağustos'ta, Diyojen'in bazı Türk paralı askerleri Selçuklular'la karşılaştılar ve Bizans ordusundan ayrıldılar. Aynı gün, Diyojen de bir Selçuklu elçisini reddetti ve Tarchaneiotes'i geri çağırmaya çalıştı, ancak tabii ki çevrede ondan herhangi bir ize rastlayamadı. O gün boyunca hiçbir çatışma yaşanmadı, fakat 26 Ağustos'ta Bizans ordusu düzgün bir savaş formasyonuna geçti ve sol kanatta Bryennius'un, sağ kanatta Theodore Alyates'in ve merkezde imparatorun birlikleri olmak üzere Türk mevzilerine doğru ilerlemeye başladı. Andronicus Ducas da yedek birlikleri artçı olarak yerleştirdi. Selçuklular ise yaklaşık dört kilometre ötede hilal formasyonunda duruyordu ve Alp Arslan güvenli bir mesafeden olayları izliyordu. Bizanslılar yaklaştıkça Selçuklu okçuları saldırmaya başladı, ve hilalin merkezi devamlı geriye doğru giderken kanatlar da Bizans ordusunu çevreleyecek şekilde ilerledi.
Bizanslılar okçu saldırılarına aldırmadan ilerledi ve Alp Arslan'ın kampını akşama doğru ele geçirdi. Ancak, okçu saldırısına en çok mağruz kalmış olan sağ ve sol kanatlar, Selçuklular'ı yakın dövüşe zorlamaya çalışırken neredeyse dağılıyordu. Buna karşın Selçuklu atlıları ise sadece geri çekiliyorlardı. Selçuklular'ın yakın dövüşten kaçındığını gören Diyojen, gece çökerken geri çekilme emri vermeye mecbur kaldı. Ancak, sağ kanatın generali Theodore emri yanlış anladı; ve Diyojen'in eski düşmanı Ducas, imparatorun geri çekilişini korumaktansa, kasıtlı bir şekilde imparatoru dinlemedi ve Malazgirt dışındaki kamplarına kadar geri çekildi. Selçuklular da Bizanslılar'ın bu karışıklığını fırsat bilerek saldırıya geçti. Bizanslılar'ın sağ kanadı bozguna uğradı ve kısa bir süre ardından sol kanat da bozguna uğradı. Bizanslılar'ın geri çekilmesinin ardından Selçuklular Diyojen'i bulup esir aldıklarında Diyojen yaralanmıştı. Alp Arslan, birkaç gün sonra Romen Diyojen'i kasıtlı olarak serbest bıraktı. İmparator başkentine döndüğünde bir isyanla karşılaştı ve isyanın sonucunda gözlerine mim çekildi.
Sonuç
- Zafer Türk ordusunun oldu.
- Romanos Diogenes tutsak edildi.
- Anadolu Türklerin eline geçti.
- Türkler ekonomik olarak güçlendiler.
- Haçlı Seferleri başladı.
- Anadolu sınırları dışında (İran, Azerbeycan, Horosan) yaşayan göçebe Türkler Anadolu'ya özellikle uc bölümlere (uc bölümler Türkler sınırları korumak için bazı Türk boylarını kendi sınırlarına gönderirilerdi, işte buna uc denmekteydi) yerleştiler (genelde Bbizans sınırına yerleştiler).
- Türkler bulundukları yerleri geliştirdiler böylece kültürel zenginliği artan Anadolu Türk yurdu olmaya başladı.
ÇALDIRAN SAVAŞI
Çaldıran Savaşı, Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında yapılan savaş.
Safevi hükümdarı Şah İsmail’in Anadolu’daki Alevi Türkmenlere yönelik Şii propagandasına girişmesi, yeni bir Osmanlı-İran savaşına yol açtı. 23 Ağustos 1514’te, Azerbaycan’ın Hoy kenti yakınlarındaki Çaldıran Ovası'nda yapılan savaş Yavuz Sultan Selim’in zaferiyle sonuçlandı. Ama Yavuz Sultan Selim’in Anadolu’dan geçerken Safevi yanlısı oldukları gerekçesiyle tahminen 40 bin göçebe ve köylüyü öldürtmesi, daha sonra Anadolu’da Celali Ayaklanmaları biçiminde ortaya çıkan huzursuzlukların önemli etkenlerinden biri oldu.
Yavuz Sultan Selim 1512’de tahta çıktığında Safevilerin doğudaki etkisine son vermeyi istiyordu. Çünkü Safeviler hem doğuda sürekli bir tehdit oluşturuyor, hem de Şiilik propagandasıyla Anadolu’da düzeni sarsıyorlardı. Yavuz Sultan Selim hazırlıklarını tamamladıktan sonra büyük bir orduyla Mart 1514'te Edirne'den yola çıktı. Anadolu'da geçtiği yol boyunca Safevi etkisindeki Alevi Türkmenleri acımasız bir kıyımdan geçirdi. Üç ay sonra Eleşkirt'e vardığında askerler arasında huzursuzluk başlamıştı. Yavuz Sultan Selim, askerlerini yatıştırarak ilerlemeyi sürdürdü ve İran topraklarına girdi. Şah İsmail komutasındaki Safevi ordusuyla Çaldıran Ovası'nda karşılaştı. Her iki ordu da yaklaşık 80-100 bin askerden oluşuyordu.
Burada yapılan meydan savaşı bir gün boyunca sürdü. Osmanlı ordusu, taktik yetenek ve silah donanımı, özellikle de sahra topçusunun ateş gücü bakımından üstündü. Savaş Osmanlı ordusunun zaferiyle sonuçlandı. Şah İsmail çarpışmalarda yaralandı ve hazinesi ile ordusunu bırakarak savaş alanından çekildi. Ardından Yavuz Sultan Selim, 6 Eylül 1514'te Safevilerin başkenti Tebriz'e girdi. Yavuz Sultan Selim kışı burada geçirmek istiyordu, ama Bektaşi tarikatına bağlı yeniçeriler arasında huzursuzluk artınca İstanbul'a dönmek zorunda kaldı.
Çaldıran Savaşı'nda yitirdikleri toprakları Safeviler savaşsız geri aldılar. Ama Osmanlılar bu savaşın sonunda, Dulkadıroğulları başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki beyliklerin egemenliğine son verdiler. Safevilerin Mısır'daki Memlûklarla bağlantılarını kestiler. Bu da Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferini kolaylaştırdı. Osmanlılar ayrıca İpek Yolu'nun denetimi de ele geçirdiler.
Çaldıran Savaşı, Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında yapılan savaş.
Safevi hükümdarı Şah İsmail’in Anadolu’daki Alevi Türkmenlere yönelik Şii propagandasına girişmesi, yeni bir Osmanlı-İran savaşına yol açtı. 23 Ağustos 1514’te, Azerbaycan’ın Hoy kenti yakınlarındaki Çaldıran Ovası'nda yapılan savaş Yavuz Sultan Selim’in zaferiyle sonuçlandı. Ama Yavuz Sultan Selim’in Anadolu’dan geçerken Safevi yanlısı oldukları gerekçesiyle tahminen 40 bin göçebe ve köylüyü öldürtmesi, daha sonra Anadolu’da Celali Ayaklanmaları biçiminde ortaya çıkan huzursuzlukların önemli etkenlerinden biri oldu.
Yavuz Sultan Selim 1512’de tahta çıktığında Safevilerin doğudaki etkisine son vermeyi istiyordu. Çünkü Safeviler hem doğuda sürekli bir tehdit oluşturuyor, hem de Şiilik propagandasıyla Anadolu’da düzeni sarsıyorlardı. Yavuz Sultan Selim hazırlıklarını tamamladıktan sonra büyük bir orduyla Mart 1514'te Edirne'den yola çıktı. Anadolu'da geçtiği yol boyunca Safevi etkisindeki Alevi Türkmenleri acımasız bir kıyımdan geçirdi. Üç ay sonra Eleşkirt'e vardığında askerler arasında huzursuzluk başlamıştı. Yavuz Sultan Selim, askerlerini yatıştırarak ilerlemeyi sürdürdü ve İran topraklarına girdi. Şah İsmail komutasındaki Safevi ordusuyla Çaldıran Ovası'nda karşılaştı. Her iki ordu da yaklaşık 80-100 bin askerden oluşuyordu.
Burada yapılan meydan savaşı bir gün boyunca sürdü. Osmanlı ordusu, taktik yetenek ve silah donanımı, özellikle de sahra topçusunun ateş gücü bakımından üstündü. Savaş Osmanlı ordusunun zaferiyle sonuçlandı. Şah İsmail çarpışmalarda yaralandı ve hazinesi ile ordusunu bırakarak savaş alanından çekildi. Ardından Yavuz Sultan Selim, 6 Eylül 1514'te Safevilerin başkenti Tebriz'e girdi. Yavuz Sultan Selim kışı burada geçirmek istiyordu, ama Bektaşi tarikatına bağlı yeniçeriler arasında huzursuzluk artınca İstanbul'a dönmek zorunda kaldı.
Çaldıran Savaşı'nda yitirdikleri toprakları Safeviler savaşsız geri aldılar. Ama Osmanlılar bu savaşın sonunda, Dulkadıroğulları başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki beyliklerin egemenliğine son verdiler. Safevilerin Mısır'daki Memlûklarla bağlantılarını kestiler. Bu da Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferini kolaylaştırdı. Osmanlılar ayrıca İpek Yolu'nun denetimi de ele geçirdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder